Küba Devriminin 60.yılına selam olsun!
Küba’dan,
devrimin 60. Yılı kapsamında Türkiye’ye gelen konuklardan, Juan Carlos Marsan
Aguilera, Küba Komünist Partisi Merkez Komite üyesi ve Uluslararası İlişkiler
Sekreter Yardımcısı ile Küba’yı, sosyalizmi, Küba’nın meselelerini ve Türkiye
ile olan ilişkileri değerlendirdik.
Sayın Aguilera, mühendislik eğitimi almış, uluslararası politik
ilişkiler konusunda yüksek lisans yapmış deneyimli bir politikacı.
Sayın Aguilera, Küba
Anayasasından komünizmin çıkartılması Türkiye ve Dünya’da çok tartışıldı. Küba
neden böyle bir değişiklik yapma ihtiyacı duydu.
Bu konu Küba’da
da çok tartışıldı. Şu anda yapmakta olduğumuz sosyalizmi kurma süreci başlı
başına zor bir iş ve bizim daha önce sahip olduğumuz bazı tarihsel referanslar
başarısızlığa uğradı. Raul Castro’da sosyalizmi kurmanın henüz tanımadığımız ve
keşfetmemiz gereken bir süreç olduğunu söyledi. Dolayısı ile sosyalizmi kurmak
bizim için bir hedefken, komünizmi kurmak bundan çok çok daha uzak bir hedef. Şu
andaki anayasa taslağı, Küba’nın sosyalist karakterinin altını bir defa daha
çiziyor. Dolayısı ile hedef ve ideallerden vazgeçmemiz sözkonusu değil.
Komünizme ait bütün referanslar, partinin tüzüğünde, programında korunuyor.
Neden daha önceki Anayasada
veya Fidel döneminde bu değişiklik yapılmadı da bugün yapılıyor?
Şu anda ki
anayasa 1976’da, sosyalist bloğun ayakta, hedeflerin de bambaşka olduğu bir
koşulda yapıldı. Ben şu andaki teklifin günümüz koşullarına uygun yapıldığını söyleyebilirim.
Yeni kuşakların önündeki tehditleri algılamalarına ve onlara cevap vermeye yardımcı
olacak bir anayasa bu.
Küba’nın sağlık, özellikle kanser
tedavisinde, kamu sağlığı uygulamalarında ne kadar başarılı olduğunu biliyoruz.
Küba’da kanser tedavisi hizmeti almak isteyenlere ne önerirsiniz? Türkiye’de
sağlık turizmi adı altında Küba’ya tedaviye götürüp mağdur olan var ya da Küba
ile direkt temasa geçip başarı ile tedavi olan vatandaşlar var.
Küba sağlık ve
bioteknoloji alanlarında çok ciddi yol almış bir ülke. En büyük
kazanımlarımızdan birisi de kansere karşı mücadele ve kendi bulduğumuz aşılar
ile ilgili. Bu konuda iki yöntem var. Birincisi, Küba bu konuda çok açık.
Doğrudan tedavi almak isteyenler Küba’daki enstitüler ile bireysel olarak
temasa geçebilirler. İkinci yöntem ise hükümetler arasında ikili anlaşmalar
yapmak ve bu ilaçların doğrudan Türkiye’ye getirilerek tedavilerin doğrudan
burada yapılması. Benim burada olmamın bir amacı da, iki ülke arasında iki
halkın da çıkarına olacak bazı anlaşmalara Küba’nın açık olduğunu bir kez daha
dile getirmek. Bunlar uzun süreçler fakat önemli olan bunu biran önce
başlatmak.
Ekonomik politikalardaki
bazı değişimlerden sonra uygulamaya giren özel işletmeler, örneğin pansiyon
evler, sahiplerine önceye göre daha çok gelir edinme fırsatı verdi. Bu tür
işletmeleri işletme şansına sahip olmayan Kubalilarla işletme sahiplerinin elde
ettikleri gelir arasında bir fark oluşuyor mu? Oluşuyorsa bu bir sınıfsal
farklılığın doğmasına yol açtı mı? Küba bu gelir eşitsiliğini dengeleyecek ne
tür önlemler alıyor?
Özellikle sorunun
ikinci kısmına dair bir çalışma var. Bizim gündemimizdeki en önemli konu,
özellikle devlet sektöründe çalışan kesimin maaşlarını yükseltmek. Ama bunun
için siyasi irade yetmiyor. Aynı zamanda ekonomik kaynak lazım. Kaynakları
arttırmak için de gücümüzü arttırmaya çalışıyoruz. Bu konuda yürütülen
çalışmaların başlıca ilgi alanı sanayi. Sanayi alanında çalışanların büyük
çoğunluğu, maaşlarının dışında, şirketin elde ettiği gelirden de pay alıyorlar.
Bundan sonuç aldığımızı da söyleyebilirim. Bu modeli uyguladığımız işletmelerde
işçilerin aylık geliri iki katına çıkmış durumda. Maaşlarda yapılacak düzenleme
başka meseleleri çözmeden tamamlanacak bir konu da değil. Örneğin hala ikili
para sistemi ile devam ediyor olmamız. Halkın gelir seviyesini arttırıcı bir
çalışma var ama bu bütünlükçü bir çalışma. Ülkenin bütün sorunlarını aynı anda
ele alıp, hepsini gözeterek yapılması gereken bir çalışma bu. Küba’daki iş
gücünün %80’i devlet sektöründe. Devlet şirketleri ekonominin başlıca motor
gücü. Bu yüzden partinin ve bütün devlet kuruluşlarının en önemli gündem
maddesi ekonomik meseleleri çözmek. Bu konuda çok fazla çaba sarfediyoruz.
Türkiye’nin Küba ile 20
Milyon USD ihracat, 13 Milyon İthalat hacmi var. Bu oldukça ufak bir miktar.
Bunun az olmasını neye bağlıyorsunuz? Artması için her iki ülkenin üzerine
düşenler nedir?
Bende aynı şeyi
düşünüyorum, ekonomik ilişki seviyesi çok düşük. Yapılması gereken şu; (1)
Birbirimizi daha iyi tanımak, (2) Birbirimize olanakları daha iyi anlatabilmek,
(3) Özellikle Türkiye’de ki iş insanlarına Küba’da ki iş olanaklarını ve nasıl
yapacaklarını iyi açıklamak. Bu yıl içinde Küba Dış Ticaret Bakan Yardımcımızın
da olduğu bir heyet Türkiye’yi ziyaret etti. İstanbul ve Ankara’da toplantılar
yapıldı, biz Küba’da ki iş olanaklarına dair sunumlar yaptık. Her Kasım ayında
Havana’da bir ticaret fuarı yapıyoruz buradaki Türkiye’nin temsiliyetinin de
artması gerekiyor. Bir yandan ABD Ablukası bütün bu finansal ilişkiyi
kısıtlıyor. Yine de iki taraf karşılıklı adım atabilir. Bizim de, Küba’nın
Türkiye’ye sunacak olanaklarını anlatmamız gerekiyor, sağlık gibi, turizm gibi.
Haftada 3 defa Küba’ya uçan Türk Hava Yollarını çok önemli buluyoruz. Küba’nın
eğitim ve sağlık hizmetlerini ihraç etmek gibi çok önemli deneyimleri de var.
Hem Küba hem de Türkiye halkında birbirine karşı çok samimi bir dostluk hemen
göze çarpıyor. Bu benim ikinci ziyaretim ve bunu her geldiğimde hissediyorum.
Özetle iki tarafın da birbirini çok daha iyi tanıması gerekiyor.
2014’de Obama ile başlayan
ve normalleşme sürecine giren Küba-ABD ilişkileri var. Aynı zamanda 2014-2016
arasında da Küba ile iş yapan 49 uluslararası şirkete, Ablukayı ihlalden milyar
dolarlara varan cezalar da kesildi. Bunun nasıl bir normalleşme olduğunu anlamakta
zorlanıyoruz. Obama sonrasında, Trump yönetimi ile ilişkiler nasıl değişti?
Eğer 2020’de Trump yeniden seçilirse bu normalleşme nereye dönüşür?
17 Aralık 2014’de
Obama Hükümeti ile Küba, ilişkilerin normalleşme sürecini başlattı. Ablukanın
Küba’daki sosyalist düzeni çökertmeye dair başarısız bir uygulama olduğunu
herkes bilmesine rağmen hala ısrarla devam ettiriliyor. Kimi başlıklarda
adımlar atıldı ama Obama Hükümetinin bunları olumluya çevirmes kapasitesi
yoktu. Bazı başlıklarda, hem Küba hem de ABD’nin çıkarına olanlar da, olumlu
gelişmeler de oldu. Fakat şu anda ki ABD hükümeti ile bu süreç kesintiye
uğradı. Bu yılın Haziran ayında imzalanan bazı uygulamalarla bu süreç neredeyse
Obama öncesine kadar geri geldi. Ayrıca Küba’ya sürekli saldırganlık içeren bir
söylem dönemine geri dönülmüş durumda. Küba ve ABD arasındaki ticareti
kısıtlayan adımlar atıldı. ABD vatandaşlarının Küba seyahatlerine engeller
çıkarıldı. Bir ABD vatandaşının gitmek için devletinden izin alması gereken tek
ülke Küba! Biz hep şunu söyledik, ilişkilerin normalleşmesi için biz hep
açığız. Aramızdaki farklara rağmen, uygar olarak bir arada yaşamayı öğrenmemiz
lazım. Normal bir ilişkinin birinci koşulu da ablukanın derhal kaldırılması. Bu
çok açık olarak bir suç, bir halkı cezalandırma yöntemi. Üstelik
uluslararasında meşru olmayan bir politika. Bütün dünya bu ablukayı red ediyor.
Küba halkının seçtiği kişi ve kurumlara ait yıkıcı bütün faaliyetler durmak
zorunda. Bu vesile ile bizimle dayanışma içinde olan bütün dostlara ve
hareketlere de teşekkür etmek isterim.
Röportaj: Cüneyt Göksu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder