6 Kas 2012

Hugo Chavez ve Venezuela Seçimleri Üzerine



Kökeni Latin Amerika ve Afrika yerlilerine dayanan, öğretmen bir ailenin 6 çocuğundan biri olarak büyüyen ve mesleği askerlik olan Hugo Chavez’in iktidar serüveni, darbe ve halk hareketiyle içiçe geçmiş durumda. Kendi petrolünden yalnızca yüzde 1’i ile yetinen sağ iktidarlardan bu yana Chavez çok şeyi değiştirdi.

Uzun bir süredir "Arka Bahçe"de yeni bir toplum şekilleniyor. Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, asi kıtanın damarlarındaki "başkaldırı" virüsünü yeniden canlandırarak, halkın bütün katmanlarıyla yönetimine katılabildiği, temsil edilebildiği, ekonomik değerlerini, kurumlarını denetleyebildiği daha katılımcı bir demokrasi inşa etmeye çalışıyor. Kimilerine göre yeniymiş gibi gösterilmeye çalışılan, ama dünya tarihi boyunca varolagelmiş emek-sermaye çatışmalarının bir başka sürümü olan bu hareket, elitistlerin zenginleştiği, geri kalanların fakirleştiği "küreselleşmeyi ve serbest rekabeti" tümüyle reddediyor. ALCA'ya karşı ALBA projesiyle, Latin Amerika ve Karayipler'de "katılımcı" birlikteliği hedefleyen Chavez, Irak'taki savaş karşıtı tutarlı muhalefetiyle, Filistinlilere verdiği destekle dışa dönük çabaları da destekledi.

Venezuela 1821 yılında, Simon Bolivar önderliğinde, İspanyol sömürge yönetimine karşı verilen mücadele sonucu bağımsızlığını kazandı. Bununla birlikte, son 150 yıldır, birçok Latin Amerika ülkesi gibi, doğal ve insan kaynaklarının ABD tarafından sömürülmesi sonucu adeta bu ülkenin uşağı haline geldi. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, dünyanın beşinci büyük petrol üreticisi olan Venezuela'da, neoliberal politikaların uygulanması ülkedeki yoksulluk oranını hızlı bir şekilde arttırdı: Yalnızca yirmi yılda yoksulluk oranı yüzde 33'ten (1975) yüzde 70'e (1995) çıktı. Devlet petrol şirketi ve yabancı petrol şirketleri arasındaki usulsüz antlaşmalar Venezuela'nın petrol gelirlerinden yalnızca yüzde 1'lik bir pay almasına neden oldu. Üstelik, ülkenin siyasetine hakim olmuş iki partili sistemin de bu adaletsiz petrol antlaşmalarında imzası bulunuyordu.

CHAVEZ'İN SERÜVENİ

Hugo Chavez, 28 Temmuz 1954 yılında Sabaneta, Baritas'ta doğdu. Melez olan Chavez, "Baba tarafından yerli (Amerindian) ve Afrika kanını taşımaktayım ve bundan gurur duyuyorum. Benim için yerli olmak halkımızın ve ülkemizin en derin ve en hakiki köklerinin bir parçası olmak demek." diyor. Askeri Akademi'ye 17 yaşında kaydoldu. Burada, arkadaşlarıyla birlikte "Bolivarianizm" olarak adlandırdıkları sol-milliyetçi bir doktrin geliştirdiler. 1975'te, 17 yıl hizmet vereceği orduya teğmen olarak katıldı. Ordunun oynadığı rolden hoşnut olmayan Chavez 1977’de ordudan ayrılmaya karar Verdi; fakat, komünist akademisyen Douglas Bravo tarafından kalması ve sol adına gizlice çalışması için ikna edildi: Chavez,"Ondan çok etkilendim ve ordudan ayrılmaktan vazgeçtim. Sivil-asker işleyişinin ideolojik anlamını ve gizli olarak örgütlenebilmenin olanaklarını keşfettim." diyor. Chavez 1982 yılında, üç subay arkadaşıyla birlikte “Bolivarci Devrimci Hareket-200 (MBR-200)” adında bir örgüt kurdu.

Carlos Perez, 2 Şubat 1989’da devlet başkanlığı görevini devraldı. Fakat, ülkenin çoğunluğunu oluşturan yoksul kesimin yaşam koşullarını iyileştirmeyi vaat ettiği politikalardan vazgeçerek, 16 Şubat'ta IMF yapısal uyum programını yürürlüğe koydu. Böylece neoliberal ekonomi reformları hayata geçirilmeye başlandı. Yabancı şirketlerin kârlarının tamamını kendi merkezlerine aktarmaya olanak sağlandı. Enflasyon yüzde 87'ye yükseldi; reel ücretler yüzde 40 geriledi; işsizlik yüzde 14'e ulaştı; kamu harcamaları kesildi; emekçi sınıfın aleyhine kanunlar çıkarıldı.

Karakas'ın yoksul insanları, ekonomik krizin yükünü sırtlarına yükleyen bu kararlara karşı seslerini yükselttiler. Ordu eliyle bastırılan bu halk ayaklanmasında, yaklaşık 5000 kişi öldürüldü. Sokaklarda tuzağa düşürülmüş yığınlarca ceset bulundu. “El Caracazo” hareketi olarak bilinen bu olay Venezuela halkının zihinlerine kazındı; ve bu cinayetlerin en yakın tanığı olmuş, ordu içindeki bazı kesimleri daha da radikalleşmeye iterek Bolivarcı Devrimci Hareket'in tekrar dirilmesini sağladı.

Doksanlı yıllarda, Venezuela ekonomisi çöküşün eşiğindeydi. Halkın çoğunluğu Carlos Perez'in dikta yönetiminden bıkmıştı.

Perez'e karşı, 1992 Şubat’ında, bir grup silah arkadaşıyla bir askeri isyan gerçekleştiren Chavez o günlerle ilgili şöyle diyor: "Hükümeti devirmeye ve bir Anayasa Kongresi toplamaya yönelik stratejik bir planımız vardı... Amacımız sivil-asker birlikteliğini tesis etmekti; bu her zaman böyledir. İşçi sınıfının katılımı sağlanmıştı... İsyan gününde, bütün halkın, işçisiyle ve askeriyle sokaklara dökülerek silaha sarılacağını hayal etmiştik." Ancak, gelişmeler beklentilere uymadı. Bazı kilit şehirler ele geçirildiyse de isyancılar Miraflores Başkanlık Sarayı'ını alamadı; üstelik Devlet Başkanı Perez kaçmayı başardı.

Chavez teslim olma pazarlığı yaptıktan sonra Savunma Bakanlığı'ndan yapılan canlı yayınla ülkeye çağrıda bulundu. Onu ulusal bir lider haline getiren "Sorumluluğu ben alıyorum... Şimdilik." sözleri bu konuşmadaydı. Darbe girişimi yüzünden 100 subay arkadaşıyla birlikte tutuklandığında, 45 yaşında bir yarbaydı. Chavez ve subay arkadaşları meydan okuyan tavırlarını hapisteyken de sürdürdü; ordu üniformalarını giymeye devam ettiler ve dışarıyla iletişimlerini kesmediler: "Hapis bir tür okul gibidir; çelik gibi bir ruhunuz olur, inançlarınız güçlenir, sezgileriniz derinleşir." diyen Chavez hapsedildi, fakat halkın gözünde ulusal kahraman ilan edildi.

Başkan Carlos Perez bütün saygınlığını kaybetmişti, kamu fonlarını kötüye kullanmaktan yargılandı ve 1993 yılında başkanlıktan azledildi. Halefi Başkan Rafael Caldera, halkın baskısını dikkate alarak, Chavez ve subay arkadaşlarını serbest bıraktı. Chavez değişimi demokratik siyasal hareketle sağlamaya karar verdi ve 1995'te "Anayasa Kongresi, şimdi!" sloganıyla bir kampanya başlatarak ülkeyi dolaştı.

SÖZLERİNİ TUTTU

Hugo Chavez 1998 Başkanlık seçimlerine katılmak için, 1997 yılında “Beşinci Cumhuriyet Hareketi (MVR)” adlı bir parti kurdu. Venezuela'nın kaynaklarını yoksul vatandaşlara aktaracağını vadederek girdiği 1998 seçimlerinde oyların yüzde 56’sını alıp başkan seçildi. İlk icraati yeni bir demokratik anayasanın yürürlüğe girmesini sağlamaktı.

Yeni anayasa sosyal adaleti öne çıkartıyor, insan haklarının kapsamını genişletiyor ve demokratik yükümlülüklerin yeni biçimlerini getiriyordu. Chavez verdiği sözleri tuttu: Başkent Karakas’ı ve öteki şehirleri çevreleyen gecekondu mahallelerinde yaşayan yoksulların durumunda önemli iyileşmeler sağlayacak uygulamaları, tek tek hayata geçirmeye başladı. Yoksul kesime parasız eğitim imkanlarını getirdi; sağlık klinikleri kurarak yoksulların sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmasını sağladı.

Venezuela’da olan bitenden rahatsız olan Bush yönetimi, Chavez'e karşı düzenlenmesi planlanan bir askeri darbe için sağ kanat siyasi partilere ve medyaya milyonlarca dolar fon sağladı. Bu güçler 2002 yılında Chavez'i bir askeri darbeyle devirip hapsetti. Karakas'ın milyonlarca yoksul insanı bu duruma seyirci kalmadı ve bir araya gelip 48 saat sonra Chavez'i tekrar başkanlık koltuğuna oturttu.

Muhalefet yine boş durmadı. Bu sefer ülkenin kapitalist sınıfı Aralık 2002'de başta gıda ve petrol sektörü olmak üzere Venezuela ekonomisini felç edecek bir lokavt düzenledi. Lokavt tam 64 gün sürdü ve Venezuela ekonomisine yaklaşık 4 milyar dolara mal oldu. Muhalefetin bundan sonraki taktiği, Chavez'in başkanlık süresi sona ermeden önce kendi adayını başkanlık koltuğuna getirtmek maksadıyla bir referandum talebinde bulunmaktı. 15 Ağustos 2004'te referandum yapıldı ve muhalefet tekrar hezimete uğradı. O günden beri Chavez ve kendisini destekleyen 5 partili koalisyon, bütün yerel ve ulusal seçimlerden zaferle çıktı. Venezuela tarihinin en büyük seçmen katılımının gerçekleştiği 2006 seçimlerinde, Chavez oyların yüzde 62'sini alarak başkanlığa seçildi.

Chavez hükümeti, Amerikan Devletleri Organizasyonu'nda yer alan ABD'ye karşı, Küba ile dostluğunu güçlendirerek ve OPEC'teki petrol üreticisi ülkelerin etkinliğini arttırarak kafa tuttu. Bu durum petrol fiyatlarına istikrar getirdi ve yüksek petrol gelirleri Venezuela'nın sosyal programlarına gereken fonları sağlamaya yardım etti.

2 Aralık 2007'de, 1999 Anayasası'nda yapılması planlanan 69 değişiklik referanduma götürüldü ve Chavez, 1998'de iktidara geldiğinden beri ilk defa "teknik olarak" seçim kaybetti; Oyların yüzde 50.1'i hayır, yüzde 49.9'u evet çıktı! Çalışma saatlerini kısaltan, sosyal güvenlik sisteminin dışında kalan birçoklarını sisteme dahil edecek olan vb. birçok maddenin yanında, Devlet Başkanı'nın görev süresini uzatan, gerektiğinde tüm yetkileri kendisinde toplayan başka maddeler de vardı.

2007’deki bu Anayasa yenilgisi, hiç kuşkusuz Venezuella muhalefetini ve Latin Amerika sağını bir miktar güçlendirdi, ama bu zaferin kendilerine başkanlığı getireceğini hayal etmeleri bir işe yaramadı.

ABD desteğini yanına alan muhalafetin, Chavez’I devirmek icin verdiği bütün uğraş boşa çıktı: 1999’dan beri başkanlığını sürdüren Chavez, 7 Ekim 2012’de yapılan, katılımın %81’i bulduğu son genel seçimlerde de %54 oranında oy kazanarak, altı yıllığına yeniden devlet başkanı seçildi.

Başkan’ın seçimlerden sonraki ilk demeci “Venezuela bir daha asla neoliberalizm’e dönmeyecek ve 21.yüzyıl sosyalizmini inşa etmeye devam edecektir.” oldu.

Chavez petrol gelirlerinden elde edilen para ile sosyal programları desteklemeye devam edecek. 24 Ekim’de sunulan 2013 bütçesinde, 2012’ye göre %33’lük bir artış var. 2013-2019’un sosyalizm yol haritasında 5 tarihi hedeften bahsediliyor –ki 96 sayfadan oluşan ana metinde, 5 hedef en ince ayrıntısına kadar ele alınıyor. Bu hedeflerin ana başlıkları şöyle:

1) 200 yıl sonra yeniden ele geçirilen ulusal bağımsızlık savunulmaya ve geliştirilmeye devam edilecek. Bu hedefin ana amacı, Venezuela’nın korunması adına, mevcut sivil savunma gücü ile Bolivar ordusunun savunma kabiliyetlerini arttırmak ve konsolide etmek üstüne kurulu.

2) Yıkıcı ve yokedici sermaye sistemine karşılık, insanlarımızın mutluluğu, sosyal güvenliğin devamlılığı ve politik istikrar için, 21.yy sosyalizminin inşasına devam edilecek. Bu tarihi hedef, mutluluğun sosyalizmden geçtiği ilkesi üstüne kurulu. Öncelikli hedef, yılların sermaye ve petrol temelli üretim modelinden kurtulmak, sosyalist üretim ve ekonomik modellerini daha hızlı hayata geçirerek insanların temel ihtiyaçları olan yiyecek, su, enerji, barınma, ulaşım, sağlık, eğitim, güvenlik, kültür, iletişim özgürlüğü, bilim ve teknoloji, spor, kendini geliştirebilme ve iş ihtiyaçlarını karşılamak.

3) Bütün Amerika kıtasının genel barışını inşa etmek için, Venezuela, Latin Amerika ve Karaiplerin sosyal, ekonomik ve politik bir gücü haline evrilecek. Bu tarihi hedefe, ülke içi ve dışı bütün güçlerin ve kaynakların konsolide edilerek, optimum bir şekilde bölgedeki diğer birlikteliklerle işbirliği yaparak ulaşılması hedeflenmiş. ALBA, PETROCARIBE, UNASUR ve CELAC’daki liderlik rolü ve işbirliğine durmaksızın devam edilecek.

4) Yükselen çok merkezli ve çok kutuplu dünyada, yeni bir uluslararası jeopolitik dengenin inşası için gereken katkılar yapılacak. Bu hedef, emperyal bir yaptırım olmadan, bütün insanların kendi geleceklerini tayin hakkına saygı göstererek, çok merkezli ve çok kültürlü yeni dünya dengesine katkı vermek olarak adlandırılabilir. “Neocon’cu emperyal sisteme karşı, dengelerin oluşması ve devamlılığı dünya halklarının genel barışı için çok önemlidir.” ilkesi vurgulanıyor.

5) İnsan neslinin korunması ve devamlılığı ile gezegendeki barışın sağlanması için katkı yapılacak. İnsanlığın devamlılığı, dünya kaynaklarının dengeli ve adil kullanımı için, eko-sosyalist ekonomik üretim modelinin gerekliliği ve bu uğurda bütün küresel güçlerle işbirliğinin önemi vurgulanıyor.

HIZLI DEĞİŞİM

Chavez ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan, fakat bağımsızlıktan sonraki iki yüzyıl boyunca toplumun bir çok sektöründen dışlanmış yerli Amerindian ve Afrika etnik kökenli vatandaşlarının haklarını savundu. Venezuela hâlâ geçmişteki sömürgeci İspanyol kökünden gelen insanların egemenliği altında. Bununla birlikte Bolivar Hükümeti'nin, önceden dışlanmış ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş, nüfusun çoğunluğunu oluşturan bu insanlara yönelik iktisadi ve sosyal kanalları açmaya başlamış olması ülkedeki bu olumsuz durumu hızla değiştiriyor.

Chavez’in ana hedefi bu halkçı devrimi, "21. Yüzyıl Sosyalizmi'' adı altında derinleştirmek. Chavez, halkın, yerel ve parlamento seçimleriyle birkaç yılda bir oy kullanarak yönetime katıldığı temsili demokrasi yerine toplumun her sektöründe, vatandaşların yönetimini ve denetimini sağlayacak bir tür "katılımcı demokrasi'' inşa etmeye çalışıyor. 


soL 
Kahvemolasi
Latin Bilgi

Hiç yorum yok: