10 May 2013

Biber Gazı ve Etkileri




Biber gazı, solancea familyasından Capsicumannum ya da Capsicum frutescens’den elde edilen Şili biberi adlı kırmızı biberin ya da acı Arnavut biberinin ekstraksiyon işlemine tabi tutulması sonucu elde edilen bir yağdır. Suda çözünmez, alkol, eter ve kloroform gibi organik çözücülerde çözünür. Daha sonra bu çözücü uçurulur ve geriye kalan mum benzeri maddeye “Oleoresincapsicum” denir. Bu ekstrat içerisinde değişken konsantrasyonlarda pek çok farklı doğal bileşik bulunmaktadır. En yoğun olarak bulunan, Capsaicin (8-methyl-vanilyl-6-nonenamide) maddesidir. “Oleoresin” terimi de, ekstrakte edilen bitkiye özgü esansiyel yağları ve reçineyi tanımlar.

Pahalı bir teknoloji gerektirmekle birlikte, capsaicinoidler sentetik olarak da üretilebilir. Biber gazı yapımında kullanılan biberler, gıda maddesi olarak tüketilmesinin dışında eczacılıkta ve bazı besinlerde lezzet verici olarak kullanılmaktadır.

Bir spreyin etkinliğini etkileyebilecek en az üç etken vardır.

·       Kullanılan biber gazı spreyinin konsantrasyonu veya yakıcılık
değeri; ürün üzerinde yazan yüzde OC değeri (%7, %10 vb), kutu içerisinde püskürtücü madde, boya gibi diğer içeriklere göre ne kadar OC bulunduğunu gösterir. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bir çalışmada, biber gazı spreylerinde OC konsantrasyonunun %1-10 arasında değiştiği, capsaicin alkaloitlerinin oranlarının ise çok daha az olduğu gösterilmiştir. Scoviller Isı Birimi (Scovillerheatunit, SHU), OC içerisindeki capsaicin miktarına bağlı olup ürünün yakıcılığının bir göstergesidir. Polis tarafından kullanılan spreylerin 0.5 ile 2 milyon SHU arasında olduğu bildirilmektedir. Capsaicinoid konsantrasyonu ise, oleoresincapsicum içerisindeki aktif bileşenlerin (yani, capsaicin, nordihydrocapsaicin ve dihydrocapsaicin) göstergesidir ve ürünün yakıcılığının en tutarlı göstergesidir. Bu konsantrasyon, yüksek performanslı likitkromatografi (HPLC) yöntemi ile ölçülebilir.

 ·       İkinci etken, sprey için kullanılan çözücüdür. Spreylerin çoğu su,
yağ- veya köpük-bazlıdır. Su-bazlı çözücüler daha az toksiktir. Ancak, propilen glikol gibi “anti-friz” maddeler ilave edilse de, soğuk ortamda donma gösterebilmektedir. Hidrofobik çözücü (alkol veya eterbazlısolüsyonlar) kullanıldığında, capsaicinin kornea epitelinden penetrasyonu da daha etkin olmaktadır. Bu nedenle alkol-bazlı (izopropil alkol veya denatüre etanol / propilen glikol gibi) spreylerin özellikle kornea epiteline potansiyel toksik etkileri vardır.

·       Üçüncü etken ise, spreyin püskürtücü gücüdür. Mücadele anında
kullanılan bu gazlar, önerilen mesafeden daha yakından ve 2-3 saniyeden uzun süre püskürtüldüğünde direkt mekanik etki (hidrolik iğne etkisi) ile özellikle göze zarar verebilmektedir.

OC spreyi genellikle yüze doğru sıkılarak karşı tarafın etkisiz hale getirilmesi ve kontrol altına alınması amacıyla kullanılmaktadır. OC
maddesi, “gözyaşı gazı” olarak bilinen diğer kimyasallara [yani,CS gazı (o-chlorobenzyl-idenemalononitrile) ve CN gazı (2-chloroacetophenone)] göre, daha ucuz olması, daha hızlı etki göstermesi ve daha etkili olması gibi “avantajları” nedenleriyle tercih edilmektedir. Cilt reaksiyonları dışında insanlarda CS’nin pek önemli etkileri olmadığı bildirilmekle birlikte bu etkiler ayrıntılı olarak incelenmemiştir. Bununla birlikte etkilerin sadece üst solunum yolları ya da ciltte sınırlı kalmadığı sistemik toksik etkilerin de ortaya çıkabileceği bildirilmektedir.

Göz Yaşartıcı Gazların Etkileri

Göz yaşartıcı gazların en çok bilinen etkileri deri ve mukozalar üzerine iritan etkileridir. Vücuda solunum, cilt ve sindirim yolu ile alınmaktadırlar. Belirtiler, maruziyetten sonra 3-5 saniye içinde başlamakta ve sonraki 15 – 60 dakika içinde yavaş yavaş azalarak kaybolmaktadır, deriden emilip sinir uçlarında biriktiğinden kişinin maddenin etkisinden kurtulması saatler alabilmektedir.

Önemli tıbbi sonuçlara yol açan maruziyetlerin;

a. Etkenin aşırı miktarlarda kullanımı

b. Kapalı bir ortamda uygulanması, uzamış maruziyet ( kişi kaçamamışsa)

c. Dakika solunum sayısının yüksek olması

d. Ağır cilt reaksiyonlarının ısı ve nem oranının yüksek olmasından kaynaklandığı belirtilmiştir.


Erişkinlerde, alışılmışın dışında yüksek doz maruziyetlerinde gecikmiş reaksiyonlara da rastlanabilir. Özellikle de dış ortamlarda kısa süreli ve düşük düzeyli maruziyetler söz konusuysa maruziyetten bir saat sonra başlayan ya da günler sonra ortaya çıkabilecek gecikmiş yanıtlar çok nadirdir. Yapılan çalışmalarda “doğru” kullanımında zararlı etkilerinin geçici olduğu ve sonuçlarının uzun sürmediği iddia edilmekle birlikte yarattıkları klinik tablo ve komplikasyonlar nedeniyle ne kadar güvenilir oldukları ve sağlığa etkileriyle ilgili birçok soru gündeme gelmektedir. Uzun dönem kronik etkileri ile ilgili yeterli bilgi bulunmamakla birlikte, yüksek miktarlarda ve uzamış maruziyetlerde toksik risklerin arttığı ve ölüme yol açabileceği bildirilmiştir.

Her ne kadar bilimsel raporlarda yer almasa da, 90’lı yıllarda gazete haberlerinde polisin kullandığı biber gazına bağlı ölümler bildirilmiştir (Los Angeles Times, 18 Haziran 1995). Ölüme de neden oldukları bilinen gaz bombaları hakkında en son İsrail’de 31 Aralık 2010 tarihinde, (2004 yılındaki 2 ölüm olayına ek olarak), CS’nin neden olduğu bir ölüm olayı daha rapor edilmiştir. Türkiye’de de 19 Aralık 2000 tarihinde, 20 cezaevine birden yapılan, 30’u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı operasyonlarda da bilirkişi raporlarına göre öldürücü dozda gaz bombası kullanıldığı ortaya konmuştur. Erişkinde CN maruziyetine bağlı olabilecek ölüm vakası da bildirilmiştir. Capsaicin ve capsaicinoidler, öncelikle solunum sistemine etkili (bronkospazm, solunum arresti ve akciğer ödemi, gibi) olsa da, hipertansiyon krizi ve hipotermiye de yol açabilmektedir. Bu gazlar özellikle yakından ve yoğun maruziyette, solunum sistemi üzerinde ciddi ve yaşamı tehdit edici olumsuz etkilere yol açmaktadır. Özellikle alerjik bünyeli kişiler, astım, KOAH ve benzeri solunum sistemi hastaları ile kalp hastaları tarafından solunması halinde ağır tablolar ortaya çıkabilmektedir. 1 Mayıs 2007’de yaşanan olaylarda polisin Taksim-Gülleci Sokakta attığı gaz bombası, bir kahvehanenin önünde oturan 75 yaşındaki İbrahim Sevindik’in fenalaşmasına ve kalbinin durmasına neden olmuş ve bu kişi tüm çabalara rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetmiştir. Son olarak 31.05.2011 tarihinde Hopa’da Metin Lokumcu’nun ölümü, 12.06.2011 tarihinde Batman’da gazdan etkilenen Hatice İdin’in 30.06.2011 tarihinde ölümü, 01.06.2012 Yalova’da Çayan Birben’in ölümü ile sonuçlanan olaylarda yoğun gaz kullanımı izlenmiştir.

Hiç yorum yok: