30 Nis 2013

Sıra Maduro’da...

 



Venezuela, 7 Ekim 2012 tarihinde ülke tarihinin en yüksek katılım oranıyla (yüzde 80,7) gerçekleşen başkanlık seçimlerinde oyların 55,5’ini alan Chavez’, dördüncü kez devlet başkanı olarak seçmişti. Chavez, 2011 yılında kanser teşhisiyle Küba’da ameliyat oldu ve bir süre tedavi gördü. 2012 seçimlerinden sonra nükseden hastalığı nedeniyle bir kez daha ameliyat olmak için Küba’ya gitti. Toplam üç defa Küba’da tedavi gördüğü kanserden kurtulamayan Chavez, 58 yaşında, 5 Mart 2013’de öldü.

Chavez adil ve eşit koşullarda uluslararası entegrasyon politikalarına büyük önem verirken anti-emperyalist tavrını korudu. 2004 yılında Küba’yla başlatılan ALBA, daha sonra bünyesine Bolivya, Ekvador, Nikaragua gibi ülkeleri de kattı, ekonomik alanda çeşitli uluslararası yatırımlara ve kalkınma bankalarının kurulmasına ev sahipliği yaptı. Venezuela bu süreç içinde UNASUR ve MERCOSUR gibi bölge örgütlerinin güçlenmesine ve CELAC gibi uluslararası örgütlerin kurulmasına da büyük katkıda bulundu.

Chavez, emperyalist saldırılar karşısındaki net tutumunu daima korudu. Gerek Küba’ya yönelik saldırıların, gerekse son örnekleri Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan işgal ve müdahalelerin karşısında yer aldı. Chavez, 2009 yılında gerçekleşen Honduras darbesi başta olmak üzere pek çok konuda Latin Amerika ülkelerinin ortak ve kişilikli bir tavır alabilmesine öncülük etti.

Sosyalist lider Hugo Chavez'in hayatını kaybetmesinin ardından Venezuela'da yapılan ilk seçim anketi, Bolivarcı liderin halefi Nicolas Maduro'nun, muhalefet adayı Henrique karşısında 14 puan önde olduğunu göstermişti.

14 Nisan 2013’de gerçekleşen başkanlık seçimleri öncesinde İngiliz Barclays Bankası’nın talebiyle Datanalisis anket şirketi tarafından yapılan ankete göre, halkın yüzde 49.2’sinin Geçici Devlet Başkanı Maduro’yu desteklediği görülürken, seçim çalışmalarını Küba karşıtlığı üzerinden sürdüren Capriles ise yüzde 34.8’de kaldı.

Başkanlık dönemi boyunca, Venezuela’yı 21.yy sosyalizmi yolunda ilerleten ve bu modeli diğer Latin Amerika ülkelerine de ihraç etmeyi gözeten Başkan Chavez, bu uğurda Venezuela’nın petrolden elde ettiği milyarlarca dolarını harcadı.

Birçok Latin Amerika uzmanının hemfikir olduğu konu, kim seçilirse seçilsin, Venezuela’nın kısa vadede mevcut politikalarından sapma yapamayacağı yönündeydi. Iktidarının ilk 9 yılında, petrol fiatlarının yüksek olmasının da avantajını kullanan Chavez, gelen parayı sosyal projelerde ve bölge ülkelerinin dayanışmasında kullanarak iktidarını güçlü tutmayı bildi. Chavez’in seçilmiş halefi Maduro’nun bu becerilere sahip olup olmadığı önemli bir soru işareti.

Eski bir otobüs şoförü ve sendikacı olan 50 yaşındaki Maduro, 14 Nisan 2013’de oyların %50,8’ini alarak seçimleri kazandı ve Chavez'in izinden gideceğini, halkçı ve kamucu politikalara devam edeceğini duyurdu. Miranda eyaleti valisi 40 yaşındaki Capriles ise seçilmesi durumunda ABD ile ilişkileri geliştirecek ve neoliberal bir ekonomik politika izleyeceğini söylüyordu. Capriles seçim propogandası sırasında vaatlerine bakıldığında, sosyal politikalara devam edeceğini ama ABD ile ilişkilerin de ilerleteceğini söylemekteydi. Bence bu vaatleri, geçmişte Chavez’e oy vermiş ama Maduro hakkında soru işareti olanların oylarını alabilmek için taktiksel bir söylemdi.

Petrol fiatları düşerse, Chavez’in devlet destekli olarak yürüttüğü bir çok sosyal proje ve programa giden kaynaklar kısılabilir bu durum da Maduro’nun iktidarını zor durumda bırakabilir. Seçim mitinglerinde seçmenlerine konuşan Capriles, Maduro'yu “Havana'nın kuklası” olmakla suçlarken, Küba'ya ücretsiz olarak verilen petrolün kesileceğini söylemişti. Ancak Capriles, Küba'nın aldığı petrol karşılığında Venezuela'nın yoksul bölgelerindeki sağlık kuruluşlarına doktor ve sağlık çalışanları gönderdiğine ve burada halka ücretsiz sağlık hizmeti sunulduğuna ise değinmedi. Venezuela Küba'ya günlük 100 bin varil petrol gönderiyor.

Özel bir televizyona konuşan Maduro, seçim öncesi ülkede kaos yaratmak için, Capriles'in ABD gizli istihbarat servisi CIA tarafından öldürüleceğini ve suikastten kendisinin sorumlu tutulacağını iddia etmişti. Suikast planının arkasında ABD'nin Amerikan Devletleri Örgütü eski büyükelçisi Roger Noriega ve Otto Reich'in olduğunu söyleyen Maduro, ABD Başkanı Barack Obama'ya da planı durdurma çağrısında bulunmuştu. Capriles, daha önce sosyal paylaşım sitesi Twitter'da, başına gelebilecek her şeyden Maduro'yu sorumlu tutmuştu.
19 Nisan’da yemin ederek görevine resmi olarak başlayan Maduro, yolsuzluk ve suçla mücadeleyi arttıracağını, Chavez’in sosyal programlarına devam edeceğini açıkladı. Maduro, “Chavista” ve “işçi sınıfından” olan ilk başkan. Maduro ve Capriles arasındaki puan farkının sadece 1,5 olmasından dolayı, yapılan itirazlar devam etmekte. Küba, Rusya, Brezilya, Peru, Ekvator, Kolonbiya, Bolivya ve Arjantin, Maduro’nun başkanlığını tanırken, henüz ABD denetimlerin bitmesini bekleyeceğini açıkladı.

Chavez’in son kazandığı seçimlerde sunduğu 2013 bütçesinde, 2012’ye göre %33’lük bir artış vardı. 2013-2019’un sosyalizm yol haritasında 5 tarihi hedeften bahsediliyordu –ki 96 sayfadan oluşan ana metinde, 5 hedef en ince ayrıntısına kadar ele alınıyor. Bu hedeflerin ana başlıkları şöyle:

1) 200 yıl sonra yeniden ele geçirilen ulusal bağımsızlık savunulmaya ve geliştirilmeye devam edilecek. Bu hedefin ana amacı, Venezuela’nın korunması adına, mevcut sivil savunma gücü ile Bolivar ordusunun savunma kabiliyetlerini arttırmak ve konsolide etmek üstüne kurulu.

2) Yıkıcı ve yokedici sermaye sistemine karşılık, insanlarımızın mutluluğu, sosyal güvenliğin devamlılığı ve politik istikrar için, 21.yy sosyalizminin inşasına devam edilecek. Bu tarihi hedef, mutluluğun sosyalizmden geçtiği ilkesi üstüne kurulu. Öncelikli hedef, yılların sermaye ve petrol temelli üretim modelinden kurtulmak, sosyalist üretim ve ekonomik modellerini daha hızlı hayata geçirerek insanların temel ihtiyaçları olan yiyecek, su, enerji, barınma, ulaşım, sağlık, eğitim, güvenlik, kültür, iletişim özgürlüğü, bilim ve teknoloji, spor, kendini geliştirebilme ve iş ihtiyaçlarını karşılamak.

3) Bütün Amerika kıtasının genel barışını inşa etmek için, Venezuela, Latin Amerika ve Karaiplerin sosyal, ekonomik ve politik bir gücü haline evrilecek. Bu tarihi hedefe, ülke içi ve dışı bütün güçlerin ve kaynakların konsolide edilerek, optimum bir şekilde bölgedeki diğer birlikteliklerle işbirliği yaparak ulaşılması hedeflenmiş. ALBA, PETROCARIBE, UNASUR ve CELAC’daki liderlik rolü ve işbirliğine durmaksızın devam edilecek.

4) Yükselen çok merkezli ve çok kutuplu dünyada, yeni bir uluslararası jeopolitik dengenin inşası için gereken katkılar yapılacak. Bu hedef, emperyal bir yaptırım olmadan, bütün insanların kendi geleceklerini tayin hakkına saygı göstererek, çok merkezli ve çok kültürlü yeni dünya dengesine katkı vermek olarak adlandırılabilir. “Neocon’cu emperyal sisteme karşı, dengelerin oluşması ve devamlılığı dünya halklarının genel barışı için çok önemlidir.” ilkesi vurgulanıyor.

5) İnsan neslinin korunması ve devamlılığı ile gezegendeki barışın sağlanması için katkı yapılacak. İnsanlığın devamlılığı, dünya kaynaklarının dengeli ve adil kullanımı için, eko-sosyalist ekonomik üretim modelinin gerekliliği ve bu uğurda bütün küresel güçlerle işbirliğinin önemi vurgulanıyor.
Maduro’nun, Chavez’in programı doğrultusunda, bu hedefleri gözeterek bir program uygulayacağını umuyoruz. Chavez’in yıllar boyu kazandırdıklarının yanında, Maduro’yu bekleyen en önemli probemler; ülkede devam edegelen dünyada ki en yüksek enflasyon oranları, yiyecek ve ilaç sıkıntıları ve dünyada ki beşinci en yüksek cinayet oranı...

Maduro’nun önünde, Chavez’den aldığı mirası koruyarak, kollayarak yürüyeceği uzun ince bir yolu var. Üstelik hemen ensesinde, ABD destekli, avukat bir rakibi varken...

Kahve Molasi
 

Hiç yorum yok: