24 Şub 2010

2012’de 4C’liyiz hepimiz!





Bazıları için Tekel direnişi artık kabak tadı vermiş!... Ne yapalım yani, artık oradalarsa oradalarmış, zaten hepimiz işsizmişiz, hem onlar bizden daha fazla kazanıyormuş, zaten cebimizde para yokmuş gibi yorumlar kulaklara çalınmakta. Birçok insan istiyorlar ki biat etsinler. Otobüste, vapurda bunları söyleyen insanlar var, duyuyorum...

Ama bunları söyleyenler farkında değil galiba, çok yakında küresel sermayenin bastırmasıyla, 2012’de geçerli olacak bir Basel III sözleşmesi geliyor!... Basel’le birlikte bir dizi yasa hayata geçecek. Bugün Tekel işçilerinin yüzyüze kaldığı duruma benzer ama bu defa herkesi kapsayacak ve çoğumuz 4C’li olacak. Yani sendikal hakkı olmayan, her an işinden atılmakla yüzyüze, ne denirse, ne verilirse kabul etmek zorunda olan, beti benzi atmış insan toplulukları olacağız.

Basel III, beraberinde serbest iş gücü dolaşımını getirecek. Birçoklarının zaten çok zor bulduğu işini elinden alacak yabancılar ortalığa dökülebilir. Okul diploması, uluslararası düzeyde kabul görmeyen milletler köle olabilir. Dünyanın bir başka ülkesindeki işsiz, Türkiye'de badanacı, burada iş bulamayınca “kapağı ABD’ye atan” Türk mühendis de orada park temizlikçisi olabilir. Tabii o da işi bir Haitili ya da Kolombiyalıya kaptırmazsa!...

Nasıl ama?... Vahşi, acımasız, son derece katı rekabetçi, insanları çıkarları için birbirine boğazlatacak kadar yozlaştıran Kapitalizm’e göre bir yaklaşım değil mi? Aynı işi daha ucuza yapan her kim olursa olsun o işi kapabilecek. Yani birçok iş kolu için “ucuzluk” temel kriter olacak, e bu da beraberinde “ucuz” iş kalitesini ve zaten bir çok ülkede hayata geçmiş olan “modern kölelik” sistemini getirecek. Mutsuz köleler, insan toplulukları dolduracak ortalığı. İş bulduğu için birilerine şükredecek insanlar, sorgulamak ise zaten imkansız olacak. İlk bakışta “birileri için” bu rekabetçilik, kulağa hoş gelse de, bundan kim kazanç sağlar sizce? Cevap hazır!... Sadece ve sadece Küresel Sermaye!

Zaten azalan iş alanlarını, çalışanları birbirine kırdırarak, daha ucuza iş gücü yaratmaya çalışan küresel sermayenin bir ürünüdür bu cin fikirler. Günümüzdeki Tekel işçilerinin öncülük ettiği sorun, aslında yakında bizi neler beklediğinin birer habercisi gibi. Bu yazıyı Birgün gazetesine teslim ettiğim gün itibarıyla direniş sürüyor ve artık bütün ülkenin topyekün desteği işçilerin arkasında. Tekel işçilerinin eylemi işçi sınıfımıza ve topluma bazı noktaları öğretti. İnsanlar AKP’ye karşı direnilebileceğini gördü. Bu direnişin örgütlü olması gerekiyordu. İşçi sınıfının dayanışması, bu direnişin başarısında belirleyici önemdeydi. Halkın maddi ve manevi desteği sağlanmadan, eylemin sürdürülebilmesi olanaklı değildi. Bu eylemin bir yeniliği de, Türkiye’nin dört bir tarafından gelmiş işçilerin, uzun bir süre aynı mekânı, aynı zorlukları, aynı coşkuyu yaşamasıdır. İlk kez, güvenlik güçlerinin saldırısını ve ardından gelen zorlukları birlikte göğüslediler; birbirlerine güvenerek ve dayanarak ayakta kalabildiler. Emperyalist güçlerin işçi sınıfımızı etnik kökenlerine ve inançlarına göre bölmeye çalıştığı bir dönemde, eylemin bu yanı insanları birleştirdi. Bu koşullar, sınıf kimliğinin ve bilincinin gelişmesine önemli katkılarda bulundu.

Tekel işçilerinden “devrim” yapmalarını beklemek hatadır. Tekel işçilerinin önemli bir bölümü muhafazakâr partilere oy veriyordu; kafaları Soğuk Savaş’tan kalma ve cemaatler tarafından biçimlendirilmiş önyargılarla doluydu. Türkiye’de devrim yapmaya niyetli değillerdi; ancak bu eylem sürecinde kendi kafalarında bir devrim yaşadıkları kesindir. Tekel işçilerinin eylemi sırasında yaşananlar, önyargıları kırdı. İşçilerin kafalarındaki bu devrimin etkileri ülkenin birçok bölgesinde uzun vadede etkisini gösterecektir.

O yüzden gözleri açıp neler olduğunun farkına vararak, Tekel direnişinin aslında neyi temsil ettiğini, neye öncülük ettiğini iyi okuma zamanıdır!


http://haber.sol.org.tr/serbest-kursu/2012-de-4c-liyiz-hepimiz-cuneyt-goksu-haberi-24554

Hiç yorum yok: