6 Oca 2010

2010 geldi ama “O” hâlâ gelmedi!...




“Devrim Arabaları” filminden aklımda kalan iki cümle var:

“Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmaz.”

“Bu ülkede adı “Devrim” olan bir aracın yollarda yürümesine asla izin vermezler.”

Film, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrası ülkemizden bir alıntı ve gerçekliğe dokunur; bir avuç mühendisin zor şartlarda, “Cemal Aga”nın hayalini gerçekleştirmek için verdiği mücadeleyi anlatır; Amerikancı, kapitalist ve dışa bağımlı üretim süreçlerinin savunuculuğunu ve gizli temsilciliğini yapan üst düzey bürokratlarla, “idealist” ve “aydınlık” mühendislerin çekişmesini ve sonunda basının gerçeği değil de, görmek istediğini halka duyurması sonucu yaşanan topyekün hayalkırıklığını da... Ticari olarak başarılı olmasada, toplumsal morali yükseltecek bir projenin nasıl tırpanlandığının hikayesidir “Devrim Arabaları”.

Kendi devrim arabamızı yapmaya çalıştığımız o yıllarda, bizden çok uzak bir ada ülkesinde, Küba’da devrim oldu. Devrim arabamızın yitip gitmesinin aksine Kübalılar Kapitalizm’in baskılarına boyun eğmeyip direndiler. Devrimi savunup ayakta tutmanın yapmaktan daha zor olduğunu, 50 yıl sonra bugüne taşıyarak bütün dünyaya gösterdiler, ödedikleri bedellere karşın emsalsiz bir örnek yarattılar. Hâlâ da dimdik ayakta duruyorlar.

Türkiye’de artık bütün ülkeyi topyekün heyecanlandıracak “Devrim Arabaları” gibi bir proje yok, ona liderlik edecek kollektif akıl yok, zaten böyle bir iddia ise hiç yok! Yaşadığımız ekonomik ve sosyal bütün problemlere ait çözümler, çökmüş kapitalist sistemin içinden yeniden türetilen reçetelerle önümüze sunuluyor.

Kriz yok, “Keriz” var diyorlar, yüzümüze yüzümüze!

6 Ocak 2010 - Birgun

Hiç yorum yok: