27 Oca 2010

15-16 Haziran 1970’den, 2010 Tekel Direnişine...



Tekel işçisinin başına gelenler Türkiye tarihi’nde yeni birşey değil. Ekonomik kriz derinleşip, özellikle emekçiler daha da yoksullaşıp, tepkilerini meydanlara yığdıkça, AKP Hükümeti’nin devlet gücünü en acımasız şekilde kullandığı, toplumsal muhalefeti bastırma gayreti içinde olduğu bir dönemdeyiz. Hak verilmez, alınır deyişinin pratikleşmesinin gereği olarak tekel işçisi, itfaiyeciler, doktorlar, avukatlar, öğrenciler meydanlara indikçe iniyorlar. bu gidişle meydanlar daha da kalabalıklaşacak.

Türkiye’deki işçi eylemlerinin ilki ve en esaslısı 15–16 Haziran 1970’de, çalışma yaşamını ve temel sendikalar mevzuatını düzenleyen 274 sayılı İş Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yapan tasarının meclisten geçmesiyle başladı. Tasarı, işçilerin istedikleri sendikaya serbestçe üye olmalarını ve beğenmedikleri sendikalardan ayrılmalarını güçleştiren toplu sözleşme ve grev haklarını kısıtlayan hükümler içermekteydi. Yasayla Türkiye genelinde faaliyet gösterebilmesi için aynı işkolunda sigortalı çalışan işçilerin üçte birinin örgütlenmesi barajı getiriliyordu ve konfederasyon faaliyeti gösterebilmesi için sigortalı işçilerin üçte biri kadar üyeye sahip olması isteniyordu. Bu oranın DİSK'in sahip olduğu üye sayının üstünde olduğu tespit edilerek konulduğu iddia edildi. Kanunlaşan tasarı esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e işçi akışını önlemeyi amaçlamaktaydı. DİSK ve bağlı sendikalar yeni yasaya tepki gösterdiler. TİP ise sözkonusu yasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı ve iptal davası açtı.

15 Haziran 1970 sabahı, DİSK, İstanbul'un belli başlı merkezlerine doğru yürüyüşe geçti. Kentin Anadolu yakasında başlayan yürüyüş Kartal İlçesi'nden yürüyüşe katılan işçilerle E-5 boyunca ilerlerken, kendilerine başka fabrikalardan da katılanlar oldu. Avrupa Yakası'nda ise 15 Haziran’da, Bakırköy - Topkapı - Sağmalcılar güzergahında yürüyüş yapıldı. Göztepe dolaylarında, Otosan Fabrikası işçileri ile DMO işçileri de onlara katıldı ve yürüyüş saat 17:00'ye kadar sürdü. Bir başka yürüyüş kolu da Beykoz ve Paşabahçe'den Üsküdar'a doğru oluştu.

16 Haziran'da ise Gebze'den başlayan işçi yürüyüşü, Kartal'dan katılan işçilerle birleşerek Bağdat Caddesi üzerinden Kadıköy İskele Meydanı'na kadar ulaştı. O gün Fenerbahçe Stadı’nın karşısındaki köprünün üzerinde barikat kuran askeri birliğin komutanı teğmen Atilla Özsever’in, Otosan fabrikası işçileri ile karşı karşıya gelindiğinde, 1. Ordu Kurmay Başkanı General Vahit Güneri'nin verdiği "ateş" emrini uygulamaması o günün tarihi anlarındandır.

16 Haziran'da da, kentin Topkapı dışındaki kesimlerinden gelen kollar birleşip, Aksaray üzerinen önce Sultanahmet'e, oradan Cağaloğlu ve valilikten geçip Eminönü'ne geldiler. Valilik, Haliç üzerine yer alan o zamanki iki köprüyü de açtırarak, eylemcilerin Beyoğlu tarafına geçmesini engelledi. Levent ve Beyoğlu'nda da küçük yürüyüş kolları oluşmuştu. Gösterilere pek çok fabrikadan 75 bin dolaylarında işçi katıldı. Gösterilen tepki esas olarak DİSK üyesi işçilerden geldiği halde, yürüyüşlere çok sayıda Türk-İş işçisi de toplu halde katıldı. Olayların birinci günü akşamı Bakanlar Kurulu 60 günlük bir sıkıyönetim ilan etti. DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin pek çoğu sıkıyönetim mahkemelerince tutuklandılar ve yargılandılar.16 Haziran'da Ankara, Adana, Bursa ve İzmir'de de olaylar yaşandı. Bu eylemlerin sonucunda, Kocaeli ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi, can kayıpları oldu. Kemal Türkler ve diğer DİSK yöneticileri halkı kışkırtmak ve bölücülük propangandası yapmaktan yargılandılar; davalardan beraat ettiler. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, Genel Başkan İsmet İnönü ile birlikte partisi adına, TİP'den ayrı olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, yasa değişikliği konusunda açılmış olan davaları daha sonra karara bağlayarak, söz konusu yasa değişikliklerini iptal etti. Yasa da "Anayasaya aykırı olduğu" için Anayasa mahkemesi tarafından iptal edildi.

1970 yılının 15-16 Haziran günü, İstanbul kenti işçi sınıfının tarihinde ilk kez kendisi için sokağa çıktığı, polis ve asker barikatlarını aştığı, yıktığı tarihtir. 15-16 Haziran eylemleri özellikle sol siyasi partilere, Türkiye'deki geniş çaplı ilk büyük işçi sınıfı eylemi olduğu için bu kesimler tarafından sahiplenilen bir miras bırakmıştır.

15-16 Haziran, işçi sınıfının oligarşik düzene karşı bir başkaldırısı olmakla birlikte, ne o düzenin demagojik bir biçimde sunduğu gibi "bir ayaklanma provası"ydı, ne de işçi sınıfının iktidarın ele geçirilmesine yönelik eylemiydi. 15-16 Haziran, işçi sınıfının kendi sınıf yararları için, kendi sendikal haklarına yönelik siyasal kararlara karşı bir eylemi olarak, tüm İstanbul'u içine alan tarihsel bir hareketti.

15-16 Haziran’ı hazırlayan ortam ve günümüz şartları ortak birçok paydada birleşir, bunun doğal sonucu olarak da o günkü eylemi gerçekleştirenlerin mirasını bugünkü Tekel direnişinde ve onların sloganlarında görmekteyiz.

- Kazanılmış hakkı, padişahın gelse alamaz
- Bir şiirde bize oku
- Varmısın harcırahsız uçmaya, fazla uçuyorsun, harcırahları götürüyorsun.
- Oğluna GEMİ, damadına ATV, işçiye YÜRÜ EVE!
- Hakkımızı alsak da, zulmünü unutmayacağız


27.1.2010 - Birgun

Hiç yorum yok: