14 Eki 2009

Che’yi anarken Obama’ya Barış Ödülü!





9 Ekim’de, bütün Dünya Che’nin ölümsüzlüğünü hatırlar. 2009’un 9 Ekim’i de aynı şekilde Che’yi hatırlatan etkinliklerle geçti. Che, yaşadığı dönemin koşullarında sömürenlerin ve egemen güçlerin kâbusu, bağımsızlık savaşı veren uluslarınsa destekçisi ve bayrağı oldu. Günümüzde de olanca hızıyla süren emek sermaye savaşlarında, antiemperyalist gösterilerde, dünyanın istisnasız her köşesinde onu görmek mümkün. 1965’de Afrika’daydı. Günümüzün, hâlâ en fazla sömürülen bölgelerinden biri olan bu kara kıtanın Kongo’sunda, ulusal bir hareket yürüten başkan Patrice Lumumba ve Afrika’lıların bağımsızlığı için savaştı. Vallegrande’de 39 yaşında öldürülürken, “Korkma, ateş et! Sadece bir insanı öldüreceksin" dediği son sözleri, katili astsubayın ateş ederken bile ondan korktuğunu gösteriyordu. Ölümünden önce, sonra, 1960’larda, 1970’lerde, Latin Amerika’nın her yerinde o vardı; Şili’nin, Santiago’nun sokaklarında gençler “No lo vamos a olvidar (Seni unutmayacağız)” diye bağırıyorlardı. Dünya’nın her yerinde direnişin, antiemperyalizmin, küreselleşme karşı hareketin ve “Üçüncü Dünya”nın olduğu her yerde “Che Yaşıyor”. Che, dünyada kendisine “devrimci” diyen herkesi temsil ediyor. Onun temsil ettiği değerler milliyetçiliğe dayanan, “bölgesel” solculuğun çok ötesinde. "Che davranışı" ölümü göze alıp, başka topraklarda da, evrensel değerlerle savaşacak kadar da yüce bir yiğitlik göstermek anlamını taşıyor.

Tam şu anda, dünyamızda üç milyar insan, günde iki Amerikan Doları’nın altında gelirle yaşam savaşı verirken, bir başka köşedeki “imparatorluk” gücünü, “demokrasi havarisi” adı altında, hoyratça katletmek, sömürmek ve yok etmek için kullanıyor! Demek ki, Che’nin yıllar önce başladığı ve Bolivya’nın ormanlarında sonra eren yolculuğu boyunca eşitsizliği ortadan kaldırmak ve adalet için verdiği savaş hâlâ devam ediyor. Popüler kültür Che’yi tişörtlere, çay kupalarına sıkıştırmak istese de, o hapsedildiği yerlere dikkatle bakarsanız, gözlerindeki “heyecanı”, “devrimciliğini” ve “savaşçılığını” sezersiniz!

Bir diğer taraftan bakıyorsunuz ki bu imparatorluğun başkanı aynı tarihte, 9 Ekim, “Barış Ödülü”ne layık görülüyor. Barış adına ne yaptığı ‘belli’ olan, iktidara gelir gelmez Pakistan’ın ve Afganistan’ın bombalanması emrini veren, Latin Amerika kıtası için hazırladığı ‘saldırı planını’ hayata geçirmeye koyulan, Honduras’taki demokrasi karşıtı ve 100 günün üzerinde bir süredir Honduras halkının protestolarına neden olan askeri darbenin perde arkasındaki organizatörü ülkenin başkanına Barış Ödülü!

Ne İroni Ama!

14 Ekim 2009 - Birgun

Hiç yorum yok: