13 Haz 2006

Guantanamo’dan çıkarımlar.




Guantanamo’dan çıkarımlar.

Küba'nın güneyinde Santiago de Cuba ve Holguin arasında, sakin, ufak, fazla turistin uğramadığı bir yerleşke Guantanamo. Guantanamo eyaletinde bulunan ve Guantanamo şehir merkezine otobüsle, iki buçuk saat uzaklıktaki Baracoa kenti, 1492'de adayı keşfeden Kolomb'un Hindistan zannederek ilk ayak bastığı kara parçası; aynı zamanda, İspanyollarca da adada kurulan ilk yerleşke. Palmiyeler'le kaplı, yemyeşil bir coğrafyanın içindeki bu bölgenin en önemli özelliği, hiç bozulmadan kalan doğası. Kentteki, İspanyol sömürge zamanlarından kalma yapılarsa, hâlâ korunuyor. Kentin en önemli geçim kaynağı kahve ve kakao.


Günümüzün en önemli emperyalisti ABD'nin, 40 yıldır "yönetim ve yaşam biçimini" değiştirmeye uğraş verdiği Küba'nın bu bölümünde bir deniz üssünün bulunması, Guantanamo bölgesinin bir diğer özelliği.

Peki, bu iki ülke, "ne dost ne de müttefik" olabilmişken, ABD'nin Küba topraklarında ne işi var?
1903 yılından beri varlığını sürdüren, Guantanamo Amerikan Deniz Üssü, Küba'nın güneydoğusundaki Guantanamo Eyaleti körfezinde, 49,4 km² toprak, geri kalanıysa deniz ve bataklıklarda oluşan, 117,6 km²'lik bir alanı kapsayan bir yerleşke; öyle ki körfez, dünyadaki benzerleri arasında en büyüklerinden biri sayılabilecek büyüklükte olup, 5.2 km’lik uzunluğu, derin sularıyla aynı anda 40 gemiyi barındırabilecek mükemmel bir doğal limandır ayrıca 2 havalimanı ve günde 1 milyon galon denizsuyunu arıtabilecek bir tesis vardır. Pozisyonu itibarıyla da, Kuzey’den Güney’e bütün deniz trafiğinin ve Panama Kanalı’nın kontrol edilebildiği bir bölgededir. 20. yüzyılın başlarında, ABD Kongresi'nce onaylanan ve dönemin Başkanı Mackinley'in imzaladığı bir kanun değişikliğinin bir sonucudur bu üs. Bu kanun da Küba tarihinde "Platt kanun değişikliği" olarak bilinir.

İspanyol sömürgeciliğine karşı Küba'nın verdiği bağımsızlık savaşı 1868 yılında başlamış, 30 yıl sonra, artık İspanyol ordusunun, Küba bağımsızlık güçlerini durduracak yeterli gücü kalmayınca, ABD, İspanya'ya savaş ilan ederek en güçlü filolarını göndermiş. Kısa bir süre sonra İspanya'nın teslim oluşuyla birlikte ABD adayı işgal etmiş.

30 yıl boyunca mücadele eden Kübalılarsa, 1902 yılında Küba Cumhuriyetini kurabilmek ve Amerikan Birliklerinin adadan çıkmasını sağlamak için Amerikan hükümetinin koyduğu kuralları kabul etmek zorunda kalmış. Bu kurallar ve daha önce değindiğim kanun değişiklikleri, Guantanamo Körfezinde, intifa hakkının sağlandığı bir arazide, sadece gemilerin yakıt ikmallerini sağlamak üzere, bir deniz üssünün kurulması için bir anlaşma imzalanmasına olanak vermiş. 10 Aralik 1903 yılında, ilk Küba Başkanı Tomas Estrada Palma tarafından imzalanan bu anlaşmanın sona erdirilmesiyle ilgili maddede şöyle deniyor: "İşbu anlaşma, her iki tarafın anlaşmanın sonlandırılmasına karar verinceye dek geçerli olacaktır". Platt kanunu ABD’ye Küba’ya müdahale hakkı vermekteydi; bu hak 1901 anayasasına ABD askeri birliklerinin Küba toprağından çekilmesinin ön koşulu olarak dayatılmıştı. Sözleşmenin ikinci maddesinde ABD’ye tanınan hak kelimesi kelimesine şöyle tanımlanmaktaydı: “bu alanların -başka hiçbir amaç için değil- yalnızca kömür ikmal ve deniz üsleri olarak kullanımları amacıyla her türlü donanımı sağlamak.”

1903 ve 1958 tarihleri arasında, genellikle Amerikan çıkarlarına boyun eğen Küba hükümetleriyle yapılan anlaşmaya göre, 117.6 kilometre kare Küba toprağı –yani ülkenin en güzel körfezlerinden birinin önemli bir bölümünü barındıran 11 bin 760 hektar arazi- Küba Cumhuriyeti’ne yıllık 4,085 ABD doları gibi bir meblağ karşılığı, belirli bir bitiş tarihi olmaksızın, böyle bir sistemle bu deniz üssü muhafaza edildi ve kiralandı.

1 Ocak 1959 yılında Devrimin zaferle sonuçlanması ve Küba’nın tamamen halkın çıkarlarını koruyan siyasi bir döneme girmesiyle, Küba hükümeti son 40 yıldır bir İsviçre bankasında biriktirilen “kira” çeklerinin tahsilatını durdurmuş, bu anlaşmayı feshedeceğini duyurmaya başlamış, ancak ABD, Küba halkının ve hükümetinin bu talebine karşın, Küba topraklarındaki askeri üssünü elinde tutmayı günümüzde bile "yasal hakkı" saymakta.

Küba, Amerika'nın zorla elde ettiği bu kazanımlar karşısında temkinli davranmaya karar vermiş. Ama, ulusal topraklarının bu küçük parçasının kendisine iade edilmesini istemeyi, bir gün, tekrar elde edinceye kadar, hep sürdürecek gibi.

Ocak 2002’den beri ABD hükümeti bu deniz üssünü, 1903’de imzaladığı anlaşmayı ihlal ederek, Afganistan, Irak, Avrupa ve diğer Arap ülkelerinden getirdiği mahkumları sorguladığı bir hapishane olarak kullanıyor.

Küba Dışişleri Bakanlığı, 19 Ocak 2005 tarihinde, Guantanamo Amerikan Deniz Üssündeki mahkumlara yapılan zorbalıklardan ötürü Küba halkının hoşnutsuzluğunu dile getirerek, ABD hükümetine diplomatik bir nota verdi; 1903 Anlaşmasının II. Maddesine göre; Amerika Birleşik Devletleri Hükümetinin, "anlaşmada adı geçen yerlerin sadece Deniz ve Kömür istasyonları olarak kullanılması ve diğer hiç bir amaç için kullanılmaması koşuluyla gerekli olan her şeyi yapmayı" vaat ettiğini hatırlattı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları komisyonunun Cenevre’deki oturumunda, Küba Hükümeti, Guantanamo’daki insan hakları ihlallerinin araştırılması için bir önerge sundu. ABD ve AB üye ülkelerinin karşı çıkmasıyla bu önerge kabul görmedi!
Bu gerçeklerden yola çıkan Küba, kendi toprakları üzerindeki bu yanlışlığı, ancak devrimin kazanımları sayesinde uluslararası toplumla paylaşabildi.
Peki, ancak 1962 Küba füze krizinde, Sovyetlere karşı kullanılmak üzere ülkemize yerleştirilen "Jüpiter" füzelerinin varlığıyla bizleri öncelikli hedef yapan ABD gerçekten, bizim "dost ve müttefikimiz" midir?


Nükleer çalışmalarını her fırsatta eleştirdiği, tehdit ettiği İran, K. Kore'ye karşılık, İsrail için hiç bir şey söyle(ye)meyen, ayrıca dünyada nükleer gücü silah olarak bir başka ulusun sivilleri üzerinde kullanan ilk ve tek ülke olma özelliğini koruyan, "demokrasi ve özgürlük" savunucusu bu ülke gerçekten "dostumuz" mudur?
2 Yıl önce Anadolu gençlerini, Güney Kore'deki gibi "kırdıramadıkları" için, Irak'ta düştükleri durumu bize bağlayan, "işgalci", müttefik olabilir mi?

Terörizmden on yıllardır etkilenen, 30,000 yurttaşını kaybetmiş, milyarlarca dolar zarara uğramis bir ülkenin halkı, işgal altında tuttuğu Irak da varlığını sürdüren PKK için hiçbir şey yapmayan bir “stratejik ortak” için ne düşünebilir?

Bu sorular uzar gider!


Küba bu "dost ve müttefik anlaşmalardan", ancak devrim sonrasında haberdar olmuş ve uluslararası toplulukları bilgilendirebilmişti. Acaba, ülkemizin ABD ile yaptığı bu tür anlaşmalardan bizim haberdar olabilmemiz için ne gerekiyor?
1923'de Anadolu'da veya 1959'da Küba'da olanların tekrarı mı?

Hiç yorum yok: