Yakın zamanda başlayan abluka, Katar’ı ekonomik ve siyasi
olarak çevrelemiş durumda fakat Katar’da hayat durmuş değil. Abluka’ya destek
verenlerin sayısı günden güne artarken, bu yazının yazıldığı saatlerde ablukaya
destek vermeyen hala iki ülke var; Türkiye ve İran.
Hızlıca olan biteni özetlemek gerekirse, bölgede ABD
öncülüğünde kurulan ABD-Arap işbirliği, terörle özdeşleştirilen Katar’a ayar
vermeye çalışıyor. Hal böyle olunca Türkiye’nin ve İran’ın Katar’a verdiği
desteğin dünyanın geri kalanı tarafından nasıl okunduğu da açık. AKP’nin
yıllardır Katar sermayesine bel bağlayıp ekonomiyi sıcak para ile beslemesinin
bir mecburiyeti olarak da görülebilir bu destek. Türkiye’de ki Katar sermayesi
ve yatırımlarının 20 Milyar Dolar olduğu söyleniyor. O yüzden bu desteğin
“mecburcu” olduğu düşünülebilir.
Bir başka açıdan, Katar bölgede ki arap ülkeleri içinde en
kalifiye nufusa sahip. Doğal kaynakları sonlandığında kendi kendine yetme ve
yaşamını sürdürme konusunda yatırım planları olan, diğer arap ülkelerine göre
bu konuda daha akılcı adımlar atan bir ülke. Katar’a abluka uygulayan ülkelerde
(Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) vb.), Türkiye’nin
yatırım şansı pek olmadı. Büyük ölçekli bir proje olduğunda Batı’nın şirketlerine
ihaleleri veren özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Türk
şirketlerine pek şans vermediler. Son bir yıllık terör faaliyetlerinden ve
Rusya ile uçak krizinden sonra Turizm kanalları da kapanan Türkiye’nin önüne
“Katar Krizi” geldiğinde, desteklemekten başka da çaresi kalmamıştı.
Sebze Meyvesinden, temel ilaçlarına kadar bütün tedariğini
körfez ülkelerinden yapan Katar’a Türk şirketlerinin girmesi için bundan iyi
fırsat olamazdı. Zaten AKP iktidarında, yukarıda bahsedildiği gibi zirve yapan
ilişkilerden sonra, Katar’ın uluslararası projelerinde, gida, ilaç, temel
tüketim malzemelerinde Türkiye’nin şansı konjoktürel olarak daha fazla
gözüküyor. Türk Askeri’nin Katar’da konuşlanması da aslında, özellikle BAE’ne
göz dağı vermek gibi de okunabilir.
İşim gereği zaman zaman geldiğim Doha’ya, tam da bu olay
patladığında yeniden gelmek zorunda kaldım. Sokaktaki havaya bakıp, Katar’da
olanların bize anlatıldığı gibi mi olduğuna cevap aramaya çalışacağım.
Hamad Uluslararası Havalimanı, üç yıldır üstüste
Ortadoğu’nun en iyi havalimanı seçiliyor. Ayrıca yıllardır dünyanın en iyi 10
havalimanı içinde yer alıyor ve bu yıl, Zürih, Frankfurt gibi şehirleri geçerek
dünya 6.sı olmuş.
Ama bu defa Hamad’a indiğimde inler ve cinler top
oynuyordu!
Katar’lılar özellikle BAE ve Suud’lara çok kızgın! Kriz
patladığında, Katar Havayolları’nın ofisleri apar topar kapatılmış. Ambargo
ülkeleri Katar’a uçuşları durdurduğundan, bu havayolları ile aktarmalı gelenler
mahsur kalmışlar. Katar Devleti, BAE ve Suud’a mahsur kalan başka havayolu
yolcularının parasını dahi ödeyip, Katar’a ulaşmalarını teklif etmiş ama
olumsuz yanıt almışlar. Ramazan’da böyle bir ambargoyu uygulamalarına iki kat
kızgınlar. Doha – Dubai arası karşılıklı olarak neredeyse 20 tane yapılan sefer
bitmiş durumda.
Havalimanı’ndan bindiğim Bengladeş’li taksi şöförü Akash’a
göre;
- “All
Customers finished!” (Artık müşteri kalmadı)
Eskiden sadece havalimanından 7/8 müşteri alırken bu rakam
kriz başladığından beri 1/2 civarına düşmüş. Kriz’in ilk günlerinde halk
marketlere saldırmış, makarna, et, süt ne bulursa almış herkes. Fiatların biraz
arttığını ve normalin üzerinde ödediklerini söylüyor.
Yol boyu çok az araba var. Ramazan’ın da etkisiyle gündüz
genel bir sakinlik hep olur ama bu defa gözle görülür sakinlik daha da fazlaydı.
Kaldığım otel’de çalışan Türk garson Fırat’a göre, Katar’a
ambargo koyan ve vatandaşlarını çağıran ülkelerin, Katar’da yaşayan/çalışan
vatandaşları bu çağrıya uymamış. Fırat’a göre 300,000 Mısır’lının bulunduğu Katar’da,
sadece Mısır vatandaşları dönse ülke de hayat durur. Netekim, benim iş yapmaya
geldiğim kurumda çalışan Mısır’lı teknisyenler de işlerinin başındaydılar ve
dönmek gibi bir niyetleri yoktu.
Konuştuğum
bazı insanlar, problemin sebebinin, asıl teröristin kim olduğu, ya da
terörizmin tarifi konusunda anlaşılamadığından da olduğunu düşünüyorlar.
Buradan bakınca, herkes Türkiye’nin bu koşullarda verdiği desteği sevinçe
karşıladığını ve kendilerini yalnız hissetmediklerini söylüyor. Türkiye
Cumhurbaşkanı’nın burada, Türkiye’den daha çok sevildiği apaçık! Uzun zamandır
Katar’lıların en gözde turizm merkezi Türkiye. Rakamlar gösteriyor ki, 1
Katar’lı turist, 14 Alman turistin bıraktığından fazla para bırakıyor ülkeye.
Bir
başka açıdan Katar, bölge siyasetindeki Suud hegamonyasına da yer yer direnen
bir ülke olduğundan da başına bunlar geliyor. Suud’ların geleneksel Amerikancı
politikasından, daha da fazla Amerikancı olup, 9/11’den sonra kapılarını ABD
üssüne açan, 2003 Irak işgalinde bu üssü kullandıran bir ülke. Yeri geldiğinde
Suud’daki insan hakları ihlallerini eleştiren, 1996’da Al Jazeera’yı kurup,
bölge ülkelerinde yer almayan haberleri yayınlatan Katar, Suud’lar tarafından
sevilmiyor, İş dünyası açısından da BAE’ne rakip olacak girişimler yapıyor.
Bütün
bu parametreleri yan yana koyunca, Katar’ı “terörizmi destekliyor” diyerek
sıkıştıran ülkelerin bahaneleri yüzeysel kalıyor. Aslında olayın kökü,
Katar’ın, Suud ve BAE merkezli bölge siyasetinde farklı bir oyuncu olarak yer
almak istemesi.
Cüneyt
Göksu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder