27 Haz 2017

Katar’a içerden bakış.




Yakın zamanda başlayan abluka, Katar’ı ekonomik ve siyasi olarak çevrelemiş durumda fakat Katar’da hayat durmuş değil. Abluka’ya destek verenlerin sayısı günden güne artarken, bu yazının yazıldığı saatlerde ablukaya destek vermeyen hala iki ülke var; Türkiye ve İran.

Hızlıca olan biteni özetlemek gerekirse, bölgede ABD öncülüğünde kurulan ABD-Arap işbirliği, terörle özdeşleştirilen Katar’a ayar vermeye çalışıyor. Hal böyle olunca Türkiye’nin ve İran’ın Katar’a verdiği desteğin dünyanın geri kalanı tarafından nasıl okunduğu da açık. AKP’nin yıllardır Katar sermayesine bel bağlayıp ekonomiyi sıcak para ile beslemesinin bir mecburiyeti olarak da görülebilir bu destek. Türkiye’de ki Katar sermayesi ve yatırımlarının 20 Milyar Dolar olduğu söyleniyor. O yüzden bu desteğin “mecburcu” olduğu düşünülebilir.

Bir başka açıdan, Katar bölgede ki arap ülkeleri içinde en kalifiye nufusa sahip. Doğal kaynakları sonlandığında kendi kendine yetme ve yaşamını sürdürme konusunda yatırım planları olan, diğer arap ülkelerine göre bu konuda daha akılcı adımlar atan bir ülke. Katar’a abluka uygulayan ülkelerde (Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) vb.), Türkiye’nin yatırım şansı pek olmadı. Büyük ölçekli bir proje olduğunda Batı’nın şirketlerine ihaleleri veren özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Türk şirketlerine pek şans vermediler. Son bir yıllık terör faaliyetlerinden ve Rusya ile uçak krizinden sonra Turizm kanalları da kapanan Türkiye’nin önüne “Katar Krizi” geldiğinde, desteklemekten başka da çaresi kalmamıştı.

Sebze Meyvesinden, temel ilaçlarına kadar bütün tedariğini körfez ülkelerinden yapan Katar’a Türk şirketlerinin girmesi için bundan iyi fırsat olamazdı. Zaten AKP iktidarında, yukarıda bahsedildiği gibi zirve yapan ilişkilerden sonra, Katar’ın uluslararası projelerinde, gida, ilaç, temel tüketim malzemelerinde Türkiye’nin şansı konjoktürel olarak daha fazla gözüküyor. Türk Askeri’nin Katar’da konuşlanması da aslında, özellikle BAE’ne göz dağı vermek gibi de okunabilir.

İşim gereği zaman zaman geldiğim Doha’ya, tam da bu olay patladığında yeniden gelmek zorunda kaldım. Sokaktaki havaya bakıp, Katar’da olanların bize anlatıldığı gibi mi olduğuna cevap aramaya çalışacağım.

Hamad Uluslararası Havalimanı, üç yıldır üstüste Ortadoğu’nun en iyi havalimanı seçiliyor. Ayrıca yıllardır dünyanın en iyi 10 havalimanı içinde yer alıyor ve bu yıl, Zürih, Frankfurt gibi şehirleri geçerek dünya 6.sı olmuş.

Ama bu defa Hamad’a indiğimde inler ve cinler top oynuyordu!

Katar’lılar özellikle BAE ve Suud’lara çok kızgın! Kriz patladığında, Katar Havayolları’nın ofisleri apar topar kapatılmış. Ambargo ülkeleri Katar’a uçuşları durdurduğundan, bu havayolları ile aktarmalı gelenler mahsur kalmışlar. Katar Devleti, BAE ve Suud’a mahsur kalan başka havayolu yolcularının parasını dahi ödeyip, Katar’a ulaşmalarını teklif etmiş ama olumsuz yanıt almışlar. Ramazan’da böyle bir ambargoyu uygulamalarına iki kat kızgınlar. Doha – Dubai arası karşılıklı olarak neredeyse 20 tane yapılan sefer bitmiş durumda.

Havalimanı’ndan bindiğim Bengladeş’li taksi şöförü Akash’a göre;

-      “All Customers finished!” (Artık müşteri kalmadı)

Eskiden sadece havalimanından 7/8 müşteri alırken bu rakam kriz başladığından beri 1/2 civarına düşmüş. Kriz’in ilk günlerinde halk marketlere saldırmış, makarna, et, süt ne bulursa almış herkes. Fiatların biraz arttığını ve normalin üzerinde ödediklerini söylüyor.

Yol boyu çok az araba var. Ramazan’ın da etkisiyle gündüz genel bir sakinlik hep olur ama bu defa gözle görülür sakinlik daha da fazlaydı.

Kaldığım otel’de çalışan Türk garson Fırat’a göre, Katar’a ambargo koyan ve vatandaşlarını çağıran ülkelerin, Katar’da yaşayan/çalışan vatandaşları bu çağrıya uymamış. Fırat’a göre 300,000 Mısır’lının bulunduğu Katar’da, sadece Mısır vatandaşları dönse ülke de hayat durur. Netekim, benim iş yapmaya geldiğim kurumda çalışan Mısır’lı teknisyenler de işlerinin başındaydılar ve dönmek gibi bir niyetleri yoktu.

Konuştuğum bazı insanlar, problemin sebebinin, asıl teröristin kim olduğu, ya da terörizmin tarifi konusunda anlaşılamadığından da olduğunu düşünüyorlar. Buradan bakınca, herkes Türkiye’nin bu koşullarda verdiği desteği sevinçe karşıladığını ve kendilerini yalnız hissetmediklerini söylüyor. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın burada, Türkiye’den daha çok sevildiği apaçık! Uzun zamandır Katar’lıların en gözde turizm merkezi Türkiye. Rakamlar gösteriyor ki, 1 Katar’lı turist, 14 Alman turistin bıraktığından fazla para bırakıyor ülkeye.

Bir başka açıdan Katar, bölge siyasetindeki Suud hegamonyasına da yer yer direnen bir ülke olduğundan da başına bunlar geliyor. Suud’ların geleneksel Amerikancı politikasından, daha da fazla Amerikancı olup, 9/11’den sonra kapılarını ABD üssüne açan, 2003 Irak işgalinde bu üssü kullandıran bir ülke. Yeri geldiğinde Suud’daki insan hakları ihlallerini eleştiren, 1996’da Al Jazeera’yı kurup, bölge ülkelerinde yer almayan haberleri yayınlatan Katar, Suud’lar tarafından sevilmiyor, İş dünyası açısından da BAE’ne rakip olacak girişimler yapıyor.

Bütün bu parametreleri yan yana koyunca, Katar’ı “terörizmi destekliyor” diyerek sıkıştıran ülkelerin bahaneleri yüzeysel kalıyor. Aslında olayın kökü, Katar’ın, Suud ve BAE merkezli bölge siyasetinde farklı bir oyuncu olarak yer almak istemesi.


Cüneyt Göksu


Hiç yorum yok: