Cüneyt Göksu -
Serpil Yıldız
Fotoğraf: Serpil
Yıldız
Küba’da tiyatronun, ülkedeki diğer sanat ve kültür
alanındaki faaliyetler kadar yerelde ve dünyada güçlü bağlar kuramadığı
söylenir. Küba tiyatrosundan bir Buena Vista, bir Los Van Van, bir Carlos Acosta’nın
çıkmadığı söylenebilir belki ama işin aslı pek de bilindiği gibi değildir.
Havana’da, Hubert de Blanck Kumpanya’sının sahnelediği klasik
oyunlardan, Teatro el Públicoveya the Argos Teatro’da sahnelenen deneysel oyunlara
kadar her zevkin yüzünü döneceği tatta da oyunlar sahnelenir. Yabancı oyunlar,
Küba gerçeklerine uydurulmak için yeniden düzenlenir.
Küba’da 1900’lerin başlarında popüler karakterlerin yer aldığı,
bolca konuşmaların geçtiği, alaycı ve bolca sosyal eleştiri içeren oyunlar vardı.
Ama bu dönemden söz ederken özellikle Romantik Küba tiyatrosuna ait, şair ve
oyun yazarı José Jacinto Milanés’u atlamamak lazım.
1959’da gelen Devrim, Küba Tiyatrosunda da ciddi değişiklikler
yaptı. Devrimin iyimser havasın ve devletin kültür ve sanatı destekleyen politikaları
sayesinde sayısız yeni grup ve tiyatro ortaya çıktı. Yeni oyun yazarlarının eserleri
sergilenmeye başlandı.
Bugünlerde, Küba tiyatrosu bütün adada ve kıtada yeni,
genç oyun yazarları ile daha çok yer bulmaya çalışıyor. Ada ziyaretinizde bir
oyun izleyip, Küba’yı tanıma yolunda değişik bir sürpriz yaşayabileceğinizi de
hatırlatalım ve Devlet Tiyatroları’nda
yönetici olarak görev yapan yönetmen-oyuncu İskender Altın ile Küba tiyatrosunu
ve izlenimlerini konuşmaya başlayalım.
- Küba Tiyatrosu’na
ilişkin, en belirgin olarak hangi ayırt edici özellikleri sıralayabilirsiniz?
-Küba’da her eyalette yetişkinler ve çocuklar için kumpanyalar
vardır. Camagüey ve Havana Tiyatro Festivalleri en önemli tiyatro etkinlikleridir.
Yerli ve yabancı oyun yazarları bu festivallerde görücüye çıkar.
Küba Tiyatrosu’nu, tarihçesine bakmadan konuşmak olmaz.
Kolomb öncesi Küba’da, “areitos” yani Küba’nın aborjin kültürünü yansıtan,
içinde şarkı, dans ve sözlü geleneksel oyunların olduğu dini bir ritüeldi.
İspanyol sömürgeleşmesi ile “areitos” geleneği
adadan silindi. 1730-1733 arasında adada tiyatronun izleri görülmeye başlandı
1775’de “El Colisero” yani adanın ilk tiyatrosu ortaya çıktı. 1800’lerde geçici
bir sürü tiyatrodan sonra Havanalılar, tam olarak 28 Şubat 1838’de bugünkü Kapitolyo’nun
hemen yanındaki o muhteşem García Lorca ve Tacón Tiyatrosu’na kavuştular. Camejo Cariil kardeşler tarafından ortaya çıkan,
Ulusal Kukla Tiyatro’su da bu dönemde tüm eyaletlere yayıldı. Vicente ve Raquel
Revuelta'in, Sıradışı Tiyatro'su, Teatro Estudio, önemli çağdaş tiyatro örnekleri
ile Küba'nın kültür hayatında yer aldılar. 1990’larda ki “Özel Dönem” sırasında
diğer işletmeler gibi Tiyatro’lar da kapandı ve sayıları çok azaldı.
-Latin Amerika
ve Küba Tiyatrosu ile ilişkileriniz nasıl
başladı?
-Devlet Tiyatroları bir dönem etkin bir strateji izledi. Bu
strateji, festivalleri daha etkin olarak gerçekleştirmek, bunları da belli bir
sıralamayla yapmak ve yeni festivaller üretmekten oluşuyordu. Bu kapsamda üretimler
yapılırken, dünyadan birçok önemli tiyatrolar da çağrıldı. Moskova Sanat Tiyatrosu,
Vera Komiseras Tiyatrosu, La Mama, Slovenya Ulusal Tiyatrosu ile Gürcistan'dan gelen
tiyatrolar gibi.
Avrupa'da, Moskova'da, St. Petersburg'da festivaller yapılırken,
stratejinin bir ayağı da Güney Amerika Tiyatrosu’ydu. Güney Amerika Tiyatrosu çok
çekici; çok iyi oyun yazarları yetiştiren bir tiyatrodur.
Devlet Tiyatroları ülkemizde, her yıl 24 Nisan'da,
130-140 gösterinin yapıldığı bir Çocuk Tiyatrosu Festivali düzenler. Dönemin
Genel Müdürü o zaman Küba Büyükelçiliği ile temasa geçip Küba Çocuk Tiyatrosu
La Colmenita'yı davet etti. Koşulları yerine getirip bu festivale katılımlarını
sağladık. Olağanüstü bir gösteri yaptılar. Şinasi Sahnesinde oynadıklarında, içeride
600 çocuk vardı, dakikalarca alkışladılar, grubu bırakmadılar.
-La Colmanita çok
özeldir. Hem Küba'da hem İstanbul'da iki defa izleme şansım olmuştu. Sonra nasıl
gelişti işler?
-Genel Müdür'le bu stratejileri oluştururken Havana'da çok
önemli bir tiyatro festivali olduğunu öğrendik. Güney Amerika'nın en büyük festivallerinden
olması ve yeni oyunlara açık olması ilgimizi çok çekti. Dolayısıyla oraya gittiğimizde
sadece Küba değil, Venezuela, Şili, Arjantin, Brezilya, Kolombiya'dan gelen tiyatro
oyunları ve yönetmenleri ile buluştuk. Festivalin en önemli yanı katılan ülke sayısının
çok sayıda olmasıydı. Bu sayede ve bir kerede, çok fazla ülkeye ulaşabilmiş olduk.
Festival sırasında çok beğendiğimiz, Kolombiya ve Venezuela'dan iki oyunu Türkiye'ye
davet ettik, geldiler. Trabzon ve Adana'da sahne aldılar.
-Orada hangi oyunu
oynamıştınız?
Modea uyarlaması olan “Kurban” oyununu sahnelemiştik.
Şunu söylemeliyim ki, sosyalizmin getirdiği bakış açısından
olsa gerek, Küba’da çok güzel tiyatrolar var. Avrupa'da eski sosyalist ülkelerde
de çok olağanüstü tiyatrolar vardı; köylerde, kasabalar da bile tiyatrolar vardı.
Dört önemli tiyatro gördüm, Karl Marx, Maksim Gorki, Brecht ve Büyük Opera.
Küba Balesi, dünyanın en önemli balelerindendir; ayrıca sahnenin teknik özellikleri
de çok iyidir.
Gittiğimizde, Brecht Tiyatrosu’nda oynadık. Çok esnek sahne
özellikleri vardı. Teknik bir sorunla karşılaşmadığımız gibi olağanüstü bir tiyatroydu.
Işık malzemeleri ülkenin koşullarından dolayı eksikti, ama sahnenin diğer donanımı
eksiksizdi. Çok yardım gördük. Ne istersek, “Si, Si, Si” diyorlardı, bizlere çok
destek oldular. “Hayır” kelimesini bilmiyorlar. Dört tiyatroda birden olmuştu
festival. Bir de oda tiyatroları vardı. Küba'nın milli kahramanı Jose Marti'nin
yazdığı oyunları da oynadık. Jose Marti oyun yazıyorsa, Kübalılar için tiyatro vazgeçilmez
olur.
Küba'da müzik ve sanat bu anlamda vazgeçilmez. Yeni oyun yazarı
yetiştiriyorlar. Başta İspanyolca oyun yazarlar olmak üzere bütün yazarların oyunlarını
oynuyorlar. 19 yaşında bir oyun yazarının oyununu izledik.
-Oyunları İspanyolca
mı oynamıştınız?
Türkçe oynadık, İspanyolca altyazı ile izleyicilere sunuldu.
Altyazı neredeyse oyunun içindeydi.
-En çok hangi
oyunlara ilgi göstermişlerdi?
-Dünyanın her yerinde olduğu gibi Kübalılar da iyi performans
ve iyi oyunculuk istiyorlar. Biz bir trajedi oynadık, çok etkilendiler. Yeni biçimleri
aradıkları oyunlar var. Eğer oyun iyiyse, bambaşka bir fantezi ile yapılmış dahi
olsa, kabul etmek konusunda çok açıklar.
Ayrıca bize emperyalist ülkelere karşı savaş kazanmış bir
ülkenin evlatları olarak özel bir ilgi gösterdiler. Bunu da kendileri söylediler.
-Sanat ve
burjuvazi arasında önemli bir ilişki bulunur. Burjuvazinin olmadığı,
kapitalizmin olmadığı Küba'da, bu yoğun sanatsal üretimi nasıl buluyorsunuz?
Aslında bu, sosyalist sürrealist bildiridir. Sosyalizm20.
Yüzyılın başında, değiştirmek, dönüştürmek, farklılaştırmak, yeni biçimler aramak,
dünyayı değiştirmek için yola çıktı. Bu yüzden Malevich, Mayakovski ortaya çıktı.
Sanatın amacında da bu “değiştirmek” ilkesi vardır. Böyle bakınca sosyalizm ile
ilişkileniyor söyledikleriniz. Küba özelinden bakınca da eğitimin yüksek kalitesine
bağlamak istiyorum. Küba'da dört yaşından beri bütün çocuklar tiyatroya götürülüyor,
kukla tiyatroları var. Hal böyle olunca çocuk, yetişkin bir birey olduğunda iyi
bir tiyatro izleyicisi de olur, 19 yaşında oyun yazarı da. Ayrıca, İspanyolca ortak
dil olduğundan, diğer ülkelerle olan ilişkileri kolaylaştırıyor. Bu sanatlarına
da yansıyor haliyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder