9 Nis 2011

Libya'ya birde buradan bakın



Emperyalizm'in yaşı insanlık tarihi ile aynıdır. Güçlü olan zayıfı sömürmüş, haklılığını gücünden almış, tarihi de bu zaferi taçlandıracak şekilde yazagelmiş.

1492'de Amerika kıtasını bulmak için yola çıkan Kolomb, bilerek veya bilmeyerek o dönemki Emperyalist İspanya'ya hizmet ediyordu. Amerika kıtası niyetine Küba'ya ayak basıp, bir kaşif olarak işini tamamladıysa da, hemen arkasında adaya gönderilen Vali Velazquez, adaya medeniyet götürmeden önce katliam götürdü ve adada ki 400 yıllık sömürgeyi başlattı.

Tarihteki bütün imparatorluklar, Roma'dan, Osmanlı'ya türlü entrikalarla sömürülecek toprakları, içerdeki işbirlikçilerle anlaşıp silah bile kullanmadan teslim aldılar, eğer işbirlikçiler yeterince başarılı olmadılarsa da, çeliğin taze et üzerinde ki vahşetini uyguladılar.

Emperyalizm sayısız örneklerle zayıf ve mazlum ülkelere silahlı müdahale, işgal ve vahşet uyguladı. Geçmişteki Avrupa'nın önderlik ettiği Emperyalist davranış refleksinin bu yüzyıldaki temsilcisi ABD, yüzyılın yeni imparatorluğu ünvanını hak ediyor. Aynı zamanda kurulduğu günden beri kendi topraklarında savaşa girmeyip, barış ve demokrasi adına, dünyada savaşmadığı kıta bırakmayan bir ülke olarak çok özel bir örnek.
1900’lerin başını referans alarak sadece birkaçını hatırlayalım;
1. 1906’da Küba’ya demokratik seçimler sonrası Amerikan Askeri ayak bastı.
2. 1908’da Panama seçimleri sırasında Amerikan Askerleri gönderildi.
3. 1912’de Honduras’a Amerikan varlıklarını koruma bahanesi ile asker gönderildi.
4. 1912-1933 arasında Nikaragua’da gerillaları bahane ederek Amerikan Askeri birlikleri yerleşti.
5. 1982-84, Lübnan’da FKÖ’ne müdahale, Falanjistlere destek.
6. 1960-1975, Kuzey-Güney Vietnam savaşında 1 Milyon Vietnamlı öldü.
7. 1973, Şili’de CIA’in Cuntacılara, Seçilmiş Marksist başkana karşı, desteği,
8. 1961-Küba’ya Domuzlar Körfezi Çıkartması
9. 1976-Angola’ya müdahale.
10. 1990-Körfez Savaşı, Irak İşgalleri, Afganistan, Liberya, Somali...

Sovyetler Birliği'nin de dağılmasıyla durumdan kendine görev çıkartıp, dünyanın polisliğine soyunan, kendi yarattığı tehdidi, "önleyici doktrin" adı altında sağa sola saldırarak yok ettiğini söyleyen, ama gerçekte kendine yeni sömürge alanları, günümüzün deyişi ile kaynaklar, pazarlar yaratan, 21. yy'ın "emperyal kapitalist model"ini yaratmış bu çok özel ülkenin en son uygulaması, Avrupalı işbirlikçileri ile Libya'da sergileniyor.

Kaddafi'nin seveni çok mu? Belki de hayır ama gelişmelere bir de söyle bakın.

Libya’da, ülkenin yönetim biçiminden, şartlarından, sağladığı imkanlardan, özgürlüklerden şikayet ettiğini söyleyen bir kitle var. Silaha sarılmışlar. İktidarla çatışmaya girmişler ve bu olaylar zinciri Libya’nın sınırları içinde gerçekleşiyor. Devlet başkanı diyor ki isyancıların elebaşısı, geçmişte diğer ülkelerdeki isyanları başlatan birisi, bir El Kaide üyesi!. İsyancıların lideri, Abdel-Hakim al-Hasidi, Irak işgali sırasında El Kaide saflarında işgalcilere karşı savaşmış birisi, şimdi de Kaddafi’ye karşı savaşıyor. Birden bire bu olaylarla hiç ilgisi olmadığı düşünülen, gelişmiş ülkelerin oluşturduğu bir başka silahlı örgüt, ABD ve Nato, çıkıyor ve Libyan’nın içindeki silahlı direnişçilere sadece dolaylı yardımla kalmayıp bir fiil, açık açık, göstere göstere silah, lojistik ve personel yardımında bulunuyor; üstelik ajanlarını göndererek, üstelik bunu kendi televizyonlarından açık açık anlatarak. En ironik olanı ise yukarıda bahsettiğim bu direnişçilerin başındaki lider, kendilerine yardım gönderen küresel örgüt geçmişte başka ülkeleri işgal ederken, bu örgüte karşı savaşmış birisi. İroninin pratik deyimi "düşmanımın düşmanı benim dostumdur" sözünün canlı uygulaması.

Senaryo aynıdır, bir ülkeye özgürlük ve demokrasi getirme bahanesi ile o ülkenin sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynakların paylaşım savaşıdır bu. Iraktaki gibi, önce o ülkeyi yıkıp sonra işbirlikçilere pazar yaratma bahanesi ile savaş ganimetlerini paylaştırmaktır. Söylenen süslü demokratik lafların tersine, dünyadaki bütün diktatörlükler yıkılacak, yerlerine gelen sözde iktidarlar ise dünyanın tek imparatorluğun yeni valileri olacaktır.

Bu yumaklaşmış problemin denklemini iyi okuduktan sonra daha ne kadar tarafsız kalınabilir? Bu yaşananlar kendi topraklarınızda olsa ne yapardınız? Kendi yerel probleminizde tarafsız ve objektif kalabilme özgürlüğünün bir sonraki aşamasında, o probleme bir dış güç taraf olduğunda siz hala tarafsız kalabilir misiniz?

Türkiye ne yazık ki bu savaşta iktidarıyla, muhalefetiyle güçlünün ve emperyalizmin, yani kısaca, kapitalizmin saflarında yer almıştır. İktidar olarak istediğiniz kadar siz Libya’dan yaralıları tedavi için buralara getirin, son tahlilde o meclisten Nato’ya ve işgalcilere destek sözü verdiniz. Tarih bunu da not etti.

NATO, günün birinde aynı gerekçelerle, ayrılıkçılığı savunan her türlü etnik hareketi bahane ederek, bu harekete karşı Türkiye’nin bütünlüğünü savunan yönetim ve güçlere karşı saldırı pozisyonu alsa ne yaparsınız?

Doğru cevabı bulmak için, Doğru sorular gerekmez mi?
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=36737

http://www.kahvemolasi.com/sayilar/20110408.asp#cuneytgoksu

Hiç yorum yok: