24 Mar 2011

Press



Her an olacak diye beklediğiniz bir olay hiç beklemediğiniz bir anda gerçekleşiyor ve salondakileri yerinden oynatıyor. Sokakta ensesinden tek kurşunla vurulan gazetecinin sahnesi gibi...



Film, Tansu Çiller'in "Devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir" dediği 1990'lı yıllarda, OHAL denetiminde ki Diyarbakır'da, Özgür Gündem gazetesinin bürosunda habercilik yapan insanların başından geçenleri anlatıyor.

Film'de, yukarıdaki sözün içinde geçen "kurşun atan" devlet görevlileriyle veya onlar adına "taşaronluk" yaparak bu işi üstlenenlerle, "kurşun sıkılan" Kürt yurttaşların hikayesi var.

Film'de, gönül gözüyle izleyenlere çok mesaj var.

Film, "insan"ın içini acıtıyor. Fırat'ın doğusunda yaşayıp, o günleri birebir aklına ve vücuduna kazımış herkes için zaten bir anlam içeriyor. Ama Fırat'ın batısında yaşayıp, "O-hal"leri uzaktan izleyen, birebir yaşamayan ama “acınız acımızdır” diyerek bölge insanına, "buradan", "oraya" doğru selam etmekten başka bir şey yapamayan "insan"ların içini daha çok acıtıyor.

Gerçekleri, sade, basit ama vurucu anlatımı ile yüzümüze çarpıyor. Yönetmen Sedat Yılmaz'ın böyle bir anlatım amacı var mıydı bilmiyorum ama bunu gerçekleştirdiği apaçık ortada. İzlerken bu yüzleşme ve çarpışmadan rahatsız olduk ama duyduğumuz o rahatsızlık insanın insana tahammülsüzlüğünü, insanlığın tarihi boyunca her dönemde yapageldiği üzere, 1990'lı yıllarda yapılanlarla yeniden hatırlattığı için oldu. Bu anlamda çok başarılı bir anlatım.

Film'den edinilen bir diğer çıkarım da, aslında Kürt vatandaşların başına gelenleri yansıtırken, "gerçeklere" bağlı kalıp devlet denen aygıtın acımasız yanlarını gösterirken, devlet adına suç işleyenlere isyan eden ama devlete isyan etmeyen bir alt metin olduğunu duyumsadım.

Sedat'ın anlatımında her an olacak diye beklediğiniz bir olay hiç beklemediğiniz bir anda gerçekleşiyor ve salondakileri yerinden oynatıyor. Sokakta ensesinden tek kurşunla vurulan gazetecinin sahnesi gibi...

1990 şartları ile 2010 şartları farklı. 1990'da Kürt Vatandaş'ların başına gelenler, maruz kaldıkları baskı 20 yıl sonra film yapıldı.

Belki 2000'lerde Kürt-Türk demeden "muhalif olan, sesini yükselten, bir adım öne çıkan" herkese "ortak" olarak yapılan baskı ve yıldırmalar da gelecek on yıllarda film olacak.

Press, konusu, ekibi, anlatımı ile başarılı bir yapım. Yönetmeninden oyuncusuna, emeği geçen herkesin eline, emeğine sağlık olsun.

Hiç yorum yok: