28 Mar 2010

Küba’ya söz söyleyen Avrupa’ya bak!





Orlando Zapata Tamayo, 23 Şubat 2010’da, 42 yaşında zaatüre’den ölen, Küba vatandaşı bir tutukluydu. Siyasi bir tutuklu değil, adi suçlardan aldığı cezasını çeken sıradan bir suçluydu. 1990’dan beri işlediği suçlardan oluşan dosyası da kabarıktı Orlando’nun. Defalarca tutuklanmış olmasına rağmen, hapisten her çıktığında yeniden suç işlemeyi sürdürüyordu. En son işlediği suçtan da 3 yıl ceza almıştı; hapishanedeki şiddet eylemlerine öncülük etmiş, kendisine verilen yemekleri reddedip ailesinin getirdiklerini yemeyi seçmişti. Aralık 2009’da açlık grevine başlayıp, tedavi almayı red edince de zatürre yüzünden yaşamını kaybetti.

Orlando’nun bu hazin ölümünden hemen sonra, başta Devlet Başkanı Raul olmak üzere, herkes üzüntüsünü dile getirmiş, olayı tüm açıklığı ile kamuoyu ile paylaşmıştı. Raul’un açıklamasındaki en dikkat çekici cümle, bence, ABD kaynaklı karşı devrim saldırıları bittiğinde, ABD Küba ile barış içinde yaşamaya karar verdiğinde, Küba’nın beyaz yepyeni bir sayfa açarak, ABD ile masaya oturmaya hazır olduğuydu.

Durum böyle iken, üstelik başta ABD ve onun beslediği karşı devrimcilerin, Küba devriminden beri Küba’ya yaptığı saldırıların ölüm ya da yaralama şeklinde 5000 kişiyi etkilediğini göz önüne alırsak, bu insanın ölümünün ABD ve Avrupa Birliği tarafından eleştiri malzemesi yapılmasını, üstelik AB Parlamentosu tarafından “insan hakları” ihlali olarak kınanmasını nasıl okumak gerekir ?

Yarım yüzyıldır devam eden Küba Devrimine olan bağlılığıyla, insanlarını eğiterek sağlamlaştıran, kimseye işkence uygulamayan Devrim yönetimi, Küba’nın güneyindeki Küba topraklarında kurulu ABD işkencehanesi Guantanamo’da olan biteni ve baskıların bir sonucu olarak bu işkencehanedeki tutukluların Avrupa’ya dağıtılmış olmasını Avrupa Birliği’ne dönüp sorguladığında hiç ses çıkmamıştır.

Ne Avrupa Birliği, ne ABD, ne de bunların destekçisi bir başka ülke, 50 yıldır ambargo uyguladıkları bu ülkeye insan hakları dersi vermek durumunda olamaz. Bu kınama Devrimin zor şartlar altındaki başarısını ve saygınlığını her fırsatta lekelemeye çalışmaktan başka birşey değil. Eğer Dünyada suçlularını yeniden eğitip, topluma kazandırma çalışmaları üzerine bir araştırma yapılsa, Küba bu konuda en başarılı ülkelerden biri olarak ortaya çıkabilir.

ABD’in Irak’taki sayısız insan hakları ihlallerine ses çıkaramayanların, Küba’ya söz söyleme hakkı hiç olamaz. Bu arada, Haiti’ye asker yerine doktor gönderenin de Küba olduğu unutulmamalı.

Son söz; Avrupa Birliği, Küba vatandaşı Tamayo’nun ölümüne gösterdiği bu hassasiyeti, 50 yıldır dolaylı olarak desteklediği Ambargo’nun kaldırılmasına, Guantanamo işkencehanesinin kapatılmasına, Irak savaşındaki binlerce insan hakları ihlaline, Haiti’deki “oldu bitti” ABD askeri varlığına, Honduras’daki cuntacılara ve daha bir sürü haksızlığa karşı neden göstermez? İşte bu çifte standart samimiyetsizliği açıkça ortaya çıkar mıyor mu, ne dersiniz?

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Tamayo'nun "adi suclardan cezasini ceken bir suclu" oldugunu yaziyorsunuz. Hangi suclardi bunlar? Biraz bilgi verebilir misiniz, lutfen?

Tesekkur ederim.

Cem Sey

Cuneyt Goksu dedi ki...

Merhaba,

Eposta adresinizi gönderirseniz bilgi verebilirim.

Tesekkurler