9 May 2009

Küba Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Sayın Ernesto Gomez ABASCAL’la Küba Devrim’inin 50 yılı üzerine bir söyleşi





Fidel, Raul, Che ve Camillio’nun Sierra Maestro dağlarından inip Havana’ya girmelerinin üzerinden tam 50 yıl geçti. Küba Cumhuriyeti, içinde bulunduğumuz 2009’da, Devrim’le yaşıt olan ABD ablukasının ağır yaptırımlarına rağmen, 50. yılını kutluyor. Domuzlar Körfezi istila denemesi, Füze Krizi’nde SSCB’nin Küba’yı kullanması, sonrasında ki soğuk savaş dönemi, 1990’lard SSCB’nin yok olması ve beraberinde zor yıllar, “Özel Dönem”, 2000’li yıllarda yeni hedefler ve Fidel’in görev devri...

Geride kalan 50 yıla ilişkin bir değerlendirme için Küba Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’la, Ankara’da konuştuk.

50. yılını kutlayan Küba Devrimi'ni değerlendirebilir misiniz? Devrim'in başardıklarının yanında, geçmişte alınan kararlarda şöyle yapılsaydı daha iyi olurdu diyeceğiniz bir özeleştiri var mı?

Bu soru epey kapsamlı aslında. 50 yılı kısa sürede anlatmak olası değil, en zor işlerden biri de özetini çıkartmak. Küba devriminin zafer kazanması geleceğe yapılan büyük bir sıçrayış oldu. ABD'ye yakın olmamız, Devrime kadar onun ülkemize uzun yıllar egemen olması, kaynakları yıllardır elinde tutuyor olması böyle bir devrimi yapmayı, birçok kimse için, imkansız hale getiriyordu. Buna karşın Küba kendi kökeni, tarihi, kültürü ve insanıyla bu Devrimi gerçekleştirdi. İthal bir devrim olmadı. Sosyal sorunların çözülmesiyle, bütün halka ulaşan bir devrim olmasıyla büyük destek gördü ve belli koşullar oluştukça da sosyalizme doğru ilerledi. Sosyalist bir devrime bürünmesiyle ve sürdürülebilir istikrarıyla da, Küba halkının tarihinden gelen, birikmiş problemleri çok kısa sürede kökünden çözebildi. Devrimin kazanımlarına baktığımızda, sadece ulusal bağımsızlıkla sınırlı değil, yani insanlar hayatlarının olumlu olarak değiştiğini somut olarak görmeye başladılar. İşsizlik, çiftçilerin toprak sorunu, halkın sadece üçte birini oluşturan okuryazarlık sorunu, ırk ayrımcılığı ortadan kalktı, kadınlara verilmiş haklar tanındı, genel eğitim ve sağlık imkanı sunuldu, Küba halkının kendi evlerinin sahibi olması icin kolaylıklar sağlandı. Kültürel ve sportif alanlarda gelişim oldu. Halk, birebir faydasını gördüğü somut sonuçları gördü. Dünyanın birçok yerinde mevcut olan haksızlık ve siyasi yolsuzluk ortadan kalktı. İlk kez halkın parasını çalmayan, yurt dışında hesaplar açtırmayan ve halkın parasını dışarıda biriktirmeyen, dürüst bir hükümete sahip olduk. ABD, Devrimden önce olduğu gibi, Devrimden sonra da her zaman Küba'yı ülkesinin bir parçası yapmak için çalıştı, ama Küba bahsettiğim başarılarıyla bu girişime hayır demiş oldu. ABD’nin bu kadar uzun süreli ve güçlü olarak Devrimi emperyal denemelerle test etmesi, kendimizi savunma gücümüzün de her daim ayakta kalmasına sebep oldu.

50 yıldır devam eden bir direniş var. Üstelik ABD'nin bunca baskısına rağmen kalkınmaya devam ediyoruz. Soğuk savaş döneminde SSCB'nin desteğini inkar edemeyiz. Ama SSCB’nin yıkılmasının üzerinden de 20 yıl geçti ve bütün dünyanın saygısını kazanmış bu direniş hâlâ devam ediyor. Her ne kadar ekonomik olarak ciddi sorunlar olsa da, birçok 3. Dünya ülkesi için çözümü hayal olan sorunların üstesinden gelmiş durumdayız. Özellikle Latin Amerika ülkeleri içinde çok fakir insanlar var, işsizlik hat safhada, milyonlarca çocuğun okulu, çiftçilerin toprağı yok, birçokları evleri olmadığından sokakta yaşıyor. Küba’da bunların hiçbirini göremezsiniz.

Küba hem emperyalizme karşı durarak hem de gelişimini devam ettirerek bunları sağladı. Bu sonuçlar, Latin Amerika'nın son on yılındaki gelişmelerde oldukça etkilidir. Birçok Latin Amerika ülkesi, Küba’nın izlediğine benzer bir yolda, açık, kapalı, 21.yüzyıl Sosyalizmi gibi farklı adlandırmalarla ilerleme kararı aldılar. Bunların hepsinin temelinde fakirlik, işsizlik, sosyal adaletsizlik ve yolsuzluğa karşı çözüm arayışı var. Latin Amerika ülkeleri ulusal bağımsızlık yolunu seçtiler; ABD'nin ve IMF’nin hakimiyetine hayır diyerek ekonomilerini canlandırmak istiyorlar. Bu halklar yeni bir yolda ilerliyorlar. Daha sola doğru kıvrılmış bir yol bu.

Küba’nın sıkı sıkı bağlı olduğu bir devrim formülü yok. Yıllar boyunca kendi kendine tesis ettiği, soğuk savaş yıllarındaki Batı - Doğu çekismesinden öğrenilen bir modeldir bu. Zaten artık bu koşullarda da değiliz.

50 yaşındaki Devrimde neler yapılsaydı daha iyi olurdu veya ne hatalar yapıldı gibi bir özeleştiri yapmak gerekirse, bunun cevabı oldukça zor. Birçok alanda başka kararlar alınabilirdi, sistemler belirlenebilirdi. Ama unutulmamalıdır ki bütün yapılanlar ABD’nin saldırganlığı altında gerçekleştirildi. Çok zor koşullarda Küba kendini geliştirdi. Hatta bir dönem tamamen tecrit edildi. ABD, geçmişte bütün Latin Amerika ülkelerinin Küba ile ilişkilerini kesmesini sağladı. Bu karara sadece Meksika uymadı. Küba’ya karşı nükleer silah tehdidi oldu. 90 milyar dolar ekonomik zarar veren bir ablukayla hâlâ başbaşayız. Bunlar olmasaydı daha farklı ilerlemeler de olabilirdi. Şu andaki durumla o zamandaki durum birbirinden çok farklı. O yüzden o dönem alınan kararların, şimdi eleştirilmesini uygun görmüyorum.

Küreselleşme ve kapitalizmin bileşenlerinin neden olduğu, günümüzdeki ekonomik krizden Sosyalist Küba nasıl etkilendi, kendini nasıl koruyor ve koruyacak ?

Artık ekonomi o kadar küreselleşti ki, Küba’da etkileniyor. Buna en güzel örnek Küba’nın başlıca ihracat ürünü nikel verilebilir. Nikelin dünya piyasalarındaki fiyatı 2009'da 2008'dekinin dörtte biri oranında düştü. Bunun ekonomimize yaklaşık 2 milyar dolarlık olumsuz bir etkisi olmuştur. Küba dünyanın başlıca nikel ihracatcısı. Yılda 75,000 ton’luk bir kapasitemiz var. Bu gelirin kamu yatırımlarımıza ve harcamalarımıza doğrudan etkisi oluyor. Bir diğer sektör turizm. 2008'de çok etkilenmedik; 2009'un ilk 3 ayında da çok etkilenmiş gözükmüyoruz hâlâ. Ama bu yıl içinde turizmden de bir kayıp olacağı ortada. İnsanların gezmek için artık daha az paraları var. Diğer ülkelerin yaşadığı maddi kayba göre Küba'nın etkilenmesi daha az. Küba’da sosyal güvenlik sisteminin yaygınlığı halkı güvence altına alıyor. Fabrika kapatılırsa, o insanlar sokağa terkedilmiyor; başka bir iş bulunup istihdam ediliyor. Eğer ki, iş bulunamazsa kendilerini geliştirmek için eğitim şansı buluyorlar. Kirasını ödeyemeyen aile, evi terketmek zorunda değil, evden atılmıyor. Kriz var diye, hiçbir okul kapanmaz, üniversitelere gidilmekten vazgeçilmez. Bu da sosyalizm ve diğer sistem arasındaki farkı açıkça gösteriyor.

Koşullar zorlaşırsa aynı gücü bulabilecek misiniz?

Tabii ki, kesinlikle.

Rusya'nın, Sovyetler Dönemini andırırcasına Küba ve Latin Amerika ile ilişkilerini yoğunlaştırdığı gözleniyor. Geçtiğimiz günlerde 1962 Füze Krizi’nde yaşananlara benzer, Küba'da balistik füze üssü kurma tekliflerinin yapıldığı haberleri geldi. Bunun sadece Küba'ya değil, Latin Amerika'daki sol iktidarlara da götürüldüğünü biliyoruz. Geçmişte bir üs deneyimi yaşamış Küba’nın böyle bir teklife yaklaşımı nasıl olur.

Bunlar basına yansıyan haberler, ne Rusya ne de Küba’dan bu konuda yapılan resmi bir açıklama yok. Bunlar spekülasyon. Küba bağımsız bir ülke. Her zaman ulusal çıkarlarını korumak için davranacaktır. Kendi ulusunun çıkarlarını korumak adına bir ülkenin askeri üssünü kurmak gerekirse hükümetimiz bunu değerlendirecektir ve halkın yararına bunun kurulması gerekirse onay verecektir. Rusya ile ilişkiler çok güzel bir dönemde ve daha da gelişmesi gerekiyor. SSCB dönemi gibi değil. Bu dönemle o dönem çok farklı.

1962 Füze krizindeki pazarlıklarda, Guantanamo'daki ABD üssünden kurtulma imkanı olmamıştı. Guantanamo'daki hapishanenin kapatılması, ABD'nin bir iç sorunu, ama Guantanamo'daki ABD işgali Küba’nın sorunu. Bu toprakların yeniden Küba'ya devredilmesini bekleyebilir miyiz?

Zaten devrim zaferinin ilk gününden beri bu toprakların Küba’ya devrini talep ediyoruz. ABD askeri üssünün geçmişi, 1890’daki işgale dayanmaktadır. 1902'de ABD birlikleri Küba’dan çekilmek şartıyla bu toprakları istediler. Devrim zaferinden sonra bu topraklar için ödenen mütevazi bir kira bedeli vardı. Bunu almayı reddettik. Uluslararası örgütlerle beraber toprakların iadesini yineliyoruz. ABD iadeyi istemiyor. Yinelemeye hep devam edeceğiz. Bunun çözümü barışçıl yollardan olmalı.

ABD'de Küba'ya uygulanan Ambargo'ya karşı hem sokakta hem de Temsilciler Meclisi'nde ciddi muhalefet var. Geçmişe baktığımızda, Demokratlar bu ambargoyu hafifletir, Cumhuriyetçiler ağırlaştırır. Ama hiçbiri kaldırmaya cesaret edemez. Dünya'da ve özellikle ABD'de yaşanan bu ciddi krizin devamı ve sonrasında Ambargo'nun kalkacağı konusunda umutlanabilir miyiz?


ABD aslında yaptıklarını daha yumuşak göstermek için Ambargo kelimesini kullanıyor; aslında bu tam bir ablukadır. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerle kalmayıp, uluslararası seviyede, ABD'nin 3.ülkelere, Küba için yaptığı sınırlamayı da beraberinde getiriyor.

ABD Küba’nın ticaret yaptığı ülkeleri takip ediyor ve bu ticareti önlemeye çalışıyor; hatta tehdit ediyorlar ve Küba ile ticarete devam ederlerse ABD ile işlerinin kesileceğini söylüyorlar. 3. ülkelerden yapılan ithalatları takip ediyorlar. Örneğin, Türkiye’de bile Küba'nın gönderdiği nikel kullanılmıyor. Çünkü Türkiye'ye yapılan nikel ihracatı kabul edilmiyor. Bu gerçekten bir amborgo değil ekonomik bir savaş olarak adlandırılıyor. Bu yeni hükümetle birlikte bir takım vaatler var. İlişkilerde bir yumuşama oldu. Önemli olan ABD'deki Küba vatandaşlarının seyahatlerinde kısıtlama yok, para gönderebiliyorlar. Bu olumlu bir adım, ama ekonomik ablukadan bahsettiğimizde çok daha kapsamlı bir alana giriyoruz. Abluka o kadar çok sayıda kanunla güvenceye alınmış ki, bunu aşmak oldukça zor. Senatodan bazı üyeler Küba’ya ziyaret yapıyorlar ve onlar da ablukanın bitmesinin oldukça güç olduğunu söylüyorlar. Şimdi en çok konuşulan, ABD vatandaşlarının seyahat yasağının kalkması ile ilgili. Aslında mevcut durum ABD Anayasası’nın ihlali demek çünkü kendi vatandaşlarının bir ülkeye gitmesini kısıtlıyor ve hatta ABD vatandaşları Küba’ya özel izinle gelebiliyorlar. Bu konuda da ilerleme olabilir. Küba - ABD ilişkilerinde ticaret o kadar çok kanunla kontrol altına alınmış ki, serbestleşmesi oldukça zor gözüküyor. Buna karşın özellikle Küba ile iş yapmak isteyen iş adamlarından ablukanın kaldırılması için ABD yönetimine ciddi bir baskı var. Trinidad ve Tobago'da ki OAS zirvesinde bütün Amerika kıtası ve Karayib ülkeleri temsil edildi. Bütün katılımcı Devlet Başkanları, ABD'nin Küba’ya saldırgan politikasını değiştirmesini ve ablukaya son vermesini istediler. Bu önemli bir adım.

Obama yönetiminden Dünya Barışı ve Küba açısından umutlarınız var mı?

İyi niyetli açıklamalar yaptı. Geçmişe göre farklı birisi. Değişim niyeti ile seçildi. Şimdi beklemedeyiz. Tek başına bir iktidarı temsil etmiyor. ABD'de iktidardan bahsettiğimizde büyük şirketleri de düşünmemiz gerekiyor. İnkar edemeyiz: Böyle bir imparatorluk, bunca yıldır elinde tuttuğu hakimiyetlerden vazgeçmeyecektir. Bizler de bekleyip ne olacağını görmek durumundayız.

Raul Castro'nun Latin Amerika ile etkileşimini anlatırmısınız? Latin Amerika’da, bütün sol iktidarlar örneğin Brezilya ve Arjantin’de olduğu gibi, sosyalist politikalar uygulamıyor aslında. Küba bu sol yükselişte yeni roller alabilir mi? Burada bir gelecek öngörüsü yapabilirmisiniz ?

Bu yıla kadarki durum ve beklentiler çok olumlu. Latin Amerika ile ilişkiler hiç olmadığı kadar iyi. 9 Latin Amerika Devlet Başkanı Küba’yı ziyaret etti. 13 ülkeden oluşan Karayibler toplantısı yapıldı. Devlet başkanları Küba’daydılar. Küba’nında içinde olduğu entegrasyon en temel hedefimiz. Küba’lı sağlık ekipleri Latin Amerika’nın her yerinde çalışıyor. Latin Amerika sosyalizme doğru gider mi gitmez mi o farklı olacaktır. Bazıları bu yolda daha hızlı, bazıları yavaş ilerliyor. Her ülkenin koşulları farklı. Tarihi özelliklerine göre farklı ilerlemeler var. Venezuela daha ilerici ve sosyalizm yolunda öncülük yapıyor. Küba'nın bir kopyası asla değil, kendi yolunda ilerliyor. Bolivya, Nikaragua, Ekvator da öyle. El Salvador’da son seçimde, eski gerilla özgürlük cephesinden bir aday kazandı. Bunun yanında birçok ülkede de kapitalist ekonomi devam ettiriliyor. Ama her geçen gün ABD bağımlılığı azalıyor. Bu durum her anlamda olumlu bir ortam yaratıyor. 50 yıldır Küba önemli bir örnek teşkil ediyor. Birçok çözülmemiş sorunu çözmüş olmamız bölge halkları üzerinde ciddi bir etki bırakıyor. Ama herkesin seçtiği yolda ilerlemesine ciddi bir saygımız var.

Raul'le birlikte Küba'da halkın teknolojik ürünlerle yakınlaşan yeni tür bir ilişkisi başladı. Bu ne durumda, böyle bir toplumda nasıl bir değişime yol açtı?

Raul'la yapılanlar Fidel'le de yapılabilirdi. Bu asla bir politika değişimi değil. Sürekli olarak Küba'da, liderden bağımsız olarak, bir değişim ve yenilikçilik benimsenir. Bazen ekonomik koşullara bağlı olarak önlemler de gerekebiliyor. Ekonomik koşullarda olumlu bir değişim sağlandığında yatırımlar artabiliyor. Bu yüzden de Küba halkı şu anda cep telefonu alabiliyor. Mevcut internet bağlantısı uydu üzerinden sağlanıyor; yavaş ve pahalı. Ama Venezuella ile yapılan bir anlaşma sayesinde, deniz altından fiber bağlantılı internet ağı daha da yaygınlaşmış olacak. Buna karşın her başkanın bir tarzı da vardır. Raul'da öyle. Ülkenin yolundan sapılmaksızın bazı öncelikler değişerek daha önce yapılmamış olanlar yapılabilir. Ama bunlar siyasi çizgiden ayrılma anlamı asla taşımamaktadır. Kabinede bir değişiklik oldu. Dış basına yansıyan, Raul'un Fidel'in adamlarını attığı ve kendi adamlarını getirdiği yönündeydi. Bu da son derece saçma bir haber. Her ülkede bakanlar değişir. Başkan değişince bakanların değişimi de normaldir. Önceki çalışma hayatında beraber çalıştığı insanları kendi ekibine alabilir, bakanlık verebilir. Seçtiği insanların “Raul’cü” olmasından değil, onu daha iyi tanımalarından kaynaklanıyor bu durum.

ALBA ve diğer örgütlenmeler arasında bir etkileşim veya değişim var mı?

ALBA ilginç bir proje. Şu anda Venezuella, Küba, Ekvator, Bolivya, Nikaragua, Dominik Cumhuriyeti’nden oluşmakta. Her ülkenin sahiplendiği, imkanları çerçevesinde bir işbirligi ön görülmekte. SSCB gibi bir işbirliği projesine benzetilebilir. Fakat her ne pahasına olursa olsun, her türlü faydanın sağlanacağı bir işbirliği değil bu. Her ülkenin kaynakları çerçevesinde birbirlerine yardımcı olmak üzere oluşturduğu bir çerçeveler bütünüdür ALBA. Küba teknik ve profesyonel hizmetler anlamında destek veriyor. Venezuella’nın petrolü var. O da avantajlı fiyatla birliği destekliyor. Böylesine genel, para kazanma değil işbirliği kaygısı olan bir birliktir ALBA. Projelerin derinleştirilmesi ve geliştirilmesi hedefi var. Örneğin Venezuella ve Küba arasında onlarca anlaşma var. Venezuella’da şeker fabrikaları, tarım üretim destekleri, Küba’da petrol rafinerisinin yapılması, ortak petrol arama ve sondaj yapılması, Sanayi anlaşmaları vb. birçok ortak çalışma var. Tüm üye ülkelerin ekonomik entegresyonu için bir doku oluşmakta.

ALCA'dan gelen bir baskı var mı?

Bu Bush’un bir projesi. Tamamen başarısız oldu. Tüm kıta için ticari bir işbirliği projesiydi. Ama şimdi kendilerince farklı bir yol izliyorlar. ABD Latin Amerika ülkeleriyle ikili anlaşmalar yapıyor. Peru ve Şili’yle imzaladılar bile. Kolombiya ile de imzalanacaktı, fakat kongre karşı çıktı.

Ekonomik krizin yanısıra iklim değişikliği, gıda krizi, enerji krizi gibi konularda Küba ne gibi önlemler alıyor. Ulusal ve Uluslararası ne tip kampanyalar yapıyor?

Çok şey yapılıyor. Özellikle gıda krizi için Küba’nın kendine yetebilir olması öncelikli hedefimiz. Uzun yıllar boyunca tarım sektörü çok önemsenmedi, belki de daha önce sorduğunuz soruya karşılık, Devrim’in en iyi yapamadığı budur. Bu yüzden kendi kendimize yetmeyi henüz tamamlayamadık. Topraklar verimli olmasına rağmen gıda ithalatı yapıyoruz. Tarım üretimi kötü gitti. Sistem üretimi çok teşvik eden yönde değildi. Büyük ve verimli topraklar vardı ama üretim yapılmıyordu. Bu topraklar tarımla uğraşmak isteyenlere verilmeye başlandı. Tarıma büyük vurgu yapılmakta. Enerji devrimi kapsamında yapılan en büyük atılım, tüketimi azaltmaya yönelik olanıydı. Tüm ampuller, tasarruflu olanlarla değiştirildi. Sistem yenilendi. Evlerdeki beyaz eşyalar, elektrikli aletler ve çok elektrik tüketen motorlar tasarruflu olanlarla değiştirildi. Petrol ve gaz bulunması konusunda çalışmalar devam ediyor. Tükettiğimizin yarısını üretiyoruz. Yavaş yavaş Küba'nın tüm tüketimini üretmeye doğru yaklaşıyoruz. Petrolümüz var. Üstelik ihraç edecek kadar. Fakat derinde. Sondaj yatırımı gerekli. 2 yıl önce ilk kuyu açıldı. Bu yıl 2. kuyu açılacak. Şimdi petrol fiyatı düşük o yüzden çıkartacak yatırımcı bulmak zor. Küba küçük bir ada ülkesi, su problemi yok ama zaman zaman oluyor. Çevre kirliliği neredeyse yok ve kontrol altında. Ormanlık alanlar dörtte bir oranında büyüdü. Plaj ve deniz temizliği konusunda çok hassasız.

İklim değişikliği Küba’yı nasıl etkileyecek ?

Küba hiç olmadığı kadar sıcak bugünlerde. İklim değişikliği etkilemeye başladı bile. Zaman zaman 33 derecenin üstüne çıktığı oluyor. Ekinleri çok etkiliyor. Kasırgaların şiddeti arttı. Geçen yıl 3 ciddi kasırga atlattık. Okyanus’ta su, ne kadar çok ısınırsa kasırgalar o kadar şiddetli oluyor. Kasırgaların geçiş yolu üzerindeyiz. Konuttan, tarım sektörüne kadar zarar vermekte. Etkin bir sivil savunma sistemimiz var. Önlemleri alıyoruz. Kasırgalar sırasında Küba'da diğer ülkelerdeki kadar ciddi sivil kayıp olmadı. Sivil savunma sistemimiz bu durumlarda oldukça iyi işliyor.

4 yıldır ülkemizdesiniz, Türkiye izlenimleriniz nedir ?

Çok güzel vakit geçirdim. Kübalılar için çalışılması kolay bir ülke. Ülkemize çok büyük bir sempati var. Resmi yansımasını da görüyoruz. Hükümetler ciddi yol aldılar. Aramızdaki coğrafi mesafeden ötürü bazı sınırlamalar oluyor. Her iki tarafta, ikili ilişkilerin gelişmesine yönelik çalışma var. Hiçbir çatışma alanımız, anlaşılmaz sorunumuz yok. Uluslararası çalışmalarda işbirliği içindeyiz. 3 yıldır ticarette atılım oldu. 2 yıldır rekor kırıyoruz, turizm dahil. İlk defa, bir yıl önce, bir inşaat firması asit fabrikası kurmaya başladı. İlişkilerimize olumlu katkı sağlayan 15 işbirliği anlaşması var. Dışişleri Bakanı ile Latin Amerika Büyükelçileri arasında, “ilişkileri nasıl güçlendiririz” diye, bir toplantı yapıldı. Mart ayında Havana Üniversitesi rektörü buradaydı. Bazı işbirliği anlaşmaları yapıldı. Hemen arkasından biyoteknoloji sektöründen bir heyet geldi. Yatırım yapmak isteyen iş adamaları ile görüşüldü. Su forumu için Kübalı Bakan geldi. Devlet Opera ve Balesi’nin davetiyle Küba Balesi’nden gösteri için bir çift geldi. Buena Vista Social Club geliyor. Ulusal boks takımımız geliyor İstanbul ve Trabzon’da karşılaşma yapacaklar. 1 Mayıs için Türkiye’den 100'e yakın katılımcı Küba’ya gidiyor. Galiba Türkiye’nin bir başka Latin Amerika ülkesi ile hiç bu kadar ilişkisi yoktur.

Türkiye Küba’dan nasıl görünüyor?

Halk genelinde pek tanınmıyor. Eskisine göre daha fazla bilgi geliyor Türkiye’den. Çok eskiye dayanan bir imajı var. Nato üyesi ve ABD müttefiki olarak biliniyor, ama bu değişmekte. Türkiye’nin durumu da bir evrim gösteriyor. Soğuk savaş dönemindeki ilişkilerin çok uzağındayız.

Sayın Abascal son olarak, Türkiye’yi bunca yıllık gözlemlerinizden sonra nasıl tanımlarsınız?

Büyük bir ülke! Büyük bir kültür birikiminiz ve dost canlısı insanlarınız var, bazı yönlerden benziyoruz. Kültür ve inançlarımız farklı olsa da egemen olan duygu dostluk olurdu. Türkiye’nin iç sorunları var ve onları çözmek Türklere düşer. Türkiye’nin sorunları için benimde görüşlerim var ama Küba Büyükelçisi olarak bunları kamuoyunda duyurmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.

Ülkenizde bu kadar çok solcu olması da beni oldukça şaşırtmıştır. Sayıca bu kadar çok olduğu konusunda bir fikrim yoktu açıkçası. Küba sosyalist ve antiemperyalist olduğunu çoktan açıklamıştı. Burada 4 yıl boyunca ilgi görmek beni oldukça şaşırttı ve sevindirdi. Küba’nın “sadece sosyalist ülkelerle iliski kurulacak” diye bir önyargısı hiç olmadı. Bazı dini sektörlerle de ilişkideyiz. Latin Amerika’da, Özgürlük Teolojisi adıyla fikri bir akım çok yaygındır. Küba sosyalist bir ülke olarak bütün Müslüman ülkelerle güzel ilişkiler içinde. İslami siyasi partilerle de ilişkisi var. Lübnan’daki Hizbullah ile Küba Komünist Partisi’nin ilişkileri var. Bu örgütün terörist olduğunu hiç kabul etmiyoruz. Burada özellikle Lübnan’daki Hizbullahın altını çiziyorum, Filistin değil! Anti emperyalist duruşu ile saygı duyduğumuz bir parti. Hedef daha iyi bir dünyaya, insani ve eşitlikçi bir düzene ulaşmaksa, bütün güçlerin bir çekirdekte toplanarak buraya ulaşacağına inanıyorum.

Hiç yorum yok: