22 Ara 2008

Bir ‘önder’ aranıyor



Marti’den Atatürk’e ve Fidel’e…

Lider kimdir? Lider sözcüğünün, TDK’ya göre birinci anlamı “önder, şef”, ikinci anlamıysa “bir partinin ya da bir kuruluşun en üst düzeyde yönetimiyle görevli kimse”. Bu iki açıklama biraz kafa karıştırıcı gibi. Bir partinin, kurumun ya da ülkenin yöneticisi her zaman önder midir? Bu tanıma göre, seçilen, atanan ya da bir şekilde bir kurum ya da kuruluşun yönetimine gelebilenler “önder” mi sayılacaktır. Yönetici=önder midir?

Küba Cumhuriyet’inin, 50 yıllık devrim tarihine yakından bakıldığında, Jose Marti'nin çok önemli bir yeri olduğu görülür. 19. yüzyılda yaşayan Jose Marti Küba'nın ulusal kahramanı ve simgesidir. O bir siyasetçi, bir devrimci ve bir ozandı. Bu edebiyat insanı, ömrünü Küba'nın özgürlüğüne adamakla kalmamış, 1895’de başlayıp, İspanyol’lara karşı yürütülen Bağımsızlık Savaşı’ndan önce Devrim’in ilk tohumlarını atmış, düşün üretmiş, sonra da savaşmış. Jose Marti hayatı boyunca siyaseti hiç bırakmadı. 1892’de kurulan Küba Devrimci Partisi’nin önderliğine seçildi. Ulusal kurtuluş savaşına çağrı niteliğinde olan Monte Kristo bildirisi kendi imzasıyla yayınlandı. 1895 yılında gizlice Küba’ya girerek Antonio Maceo’nun başlattığı kurtuluş savaşına katıldı. 18 Mayıs 1895 tarihinde bir çatışmada at sırtında yaşamını yitirdi. Öldürüldüğünde henüz 42 yaşındaydı.

MARTİ, ATATÜRK, FİDEL

Jose Marti yaşamını, Küba'daki İspanyol koloni yönetiminin sona erdirilmesi ve Küba'nın ABD dâhil başka ülkelerin egemenliği altına girmemesi için savaşıma adamıştır. Bütün öğretisi kişi özgürlüklerine saygılı olmayan ve yalnızca zenginliklerini büyütmeyi gözeten yönetimleri uyarmaya dayanmaktadır. Yapıtlarında bütün despot yönetim düzenlerini ve insan haklarına karşı uygulamaları kınamıştır. Onun yazıları demokratik gelişmeye yol göstericidir.
Jose Marti’nin savaş sırasında, dışarıdan, özellikle ABD’den destek alınmasını savunanlara karşılık o dönemde söylediği “Bağımsızlık savaşında, dışarıdan alınacak her türlü yardım, ekonomik ve politik olarak, ileride kurulacak bir ülkenin tam bağımsız olmasına engeldir” sözü, Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” Sözüyle neredeyse özdeştir. Birbirinden habersiz bu iki liderin söyledikleri özdeyişlerin söyleniş zamanları arasında yaklaşık 25 yıl bulunuyor.
Jose Marti’den yıllar sonra, 1959’da Küba Devrimini gerçekleştiren Fidel’in de idolüdür Marti. Küba Devrimi’nin tohumunu atan Marti, onu büyüten ve günümüze taşıyansa Fidel’dir.

1895’e, 1923’e ve 1959’a bakıldığında, yaptıklarıyla, ürettikleri düşünceleriyle, savaşlarıyla Marti, ülkemizin kurucu lideri Atatürk’tür, Atatürk’te bir Marti. Tartışmasız dönüşümün, tam bağımsızlığın, ilericiliğin ve aydınlanmanın bütün izleri, bu liderlerin yarattığı ve yazdıkları tarihlerin hepsinde görülür. Her ikisi de ülkelerinin unutulmaz, ilerici önderleridir.
1959’da devrimin üç komutanından bir olan Fidel’de bir önderdir. Devrim mücadelesini ve onu yaşatma uğraşını kesintisiz sürdürmüş, zaman zaman olumsuzlaşan koşullara karşın, her durumda günümüze getirmeyi başarmıştır. Fidel, Marti’den devraldığı devrimci geleneği, çevresinde ki ülküdaşlarıyla birlikte, günümüze taşımıştır.

YENİ LİDER

Söz konusu dönemler ve liderler karşılaştırıldığında bir fark göze çarpar: 1938’de, Atatürk’ün ölümünün hemen ertesinde Türkiye’de bir dönüşüm başlar; devrim kan kaybeder. İstikrar denen olgu, “Devrim”de değil, başka yerlerde aranır. Günümüze gelene değin, bir çok “yönetici” çıkartan bu topraklar, 1923’de atılan “Devrim” tohumlarını yeşertecek, kökleştirecek, devrimciliği yeni nesillere ve günümüze, kayıtsız ve şartsız taşıyacak, Fidel gibi Marti’nin mirasını devralan, yeni “etkileyici bir lider” çıkartamamıştır.
Fidel'in çevresinde, başından beri onu bütünüyle anlayan, aynı ülküyü eksiksiz paylaşan bir küme insan olmasına karşılık, Atatürk tek ve yalnızdı; buna bir de devrim karşıtlarını, batı özentilerini, destekçilerini ekleyince, sonuç bu oldu. Ama Atatürk’ün ilerici değerlendirmesi, attığı tohumlar o kadar doğrudur ki, 1939'dan beri sürdürülen beyin yıkamaya karşın, hâlâ bu topraklarda Cumhuriyetçiler var ve hep olacaktır.

Hemen, şimdi bir “Fidel” gerekli!

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Dear Cuneyt,

Thank you for your article. I appreciate it very interesting.

Greetings,

Abascal

Adsız dedi ki...

Sevgili Kardeşimiz Cüneyt Bey.........................!

Biz zaten sürekli CUMHURİYET okuru olduğumuz için bu makaleyi de okuduk derken, kutluyor ve sonsuz başarılarla dolu sevgilerimizi de kabul edeceğine inanıyoruz...................................

Ayten & Mehmet Gözgücü

Adsız dedi ki...

25 Aralık 2008-Perşembe günü 'Kahve Molası'nda yayınlanan ' Marti'den Atatürk'e ve Fidel'e ' adlı yazınızı okuduğumda aklıma takılan soru işaretlerini sizinle paylaşmak istedim. Aslına bakarsanız siyaset ve politikayla pek içli dışlı olduğum söylenemez. Sadece gündemi takip etmeye; geçmişini öğrenerek geleceğini yazmaya ; Atatürkçü düşüncenin izinde,Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaya ve bu vatana ya da insanlığa yararlı olmaya çalışan 15 yaşında bir gencim. Bu konularla ilgili düşüncelerimin daha yeni yeni oluşmaya başladığını hissediyorum.
Yazınızda Küba'nın bağımsızlık felsefesinin lideri olan Jose Marti'den , Fidel Castro' dan bahsetmişsiniz. İçine Atatürk'ü de katarak bu devrimcilerin birbirlerini izlediklerini belirtmişsiniz. Ernesto Che Guevara' nın adını hiç kullanmamışsınız. Oysa günümüzde Küba ya da Sosyalist Devrim deyince akla ilk gelen isimdir.
Atatürk'ün ölümünden sonra yani 1938-39' dan sonra, 1923 devriminin izini sürdürecek; filizlendirecek ve bunu yeni nesillere aktarabilecek bir devrimcinin çıkmadığını yazmışsınız. Merak ettiğim şey 68 kuşağının günümüze bıraktığı düşünceler bunların etkileridir. Ya da 68 kuşağı günümüze bir düşünce bırakmış mıdır, yaptıkları şeyleri devrim olarak nitelendirebilir miyiz? Takip ettikleri yol yanlış mıdır? Halk için kurtuluş Marksist-Leninist bir devrimde midir? Yaptıkları yanlış mıdır? Kafamda o kadar çok soru var ki... Cevaplamakta zorlanıyorken kendi görüşlerimin olmasını istemek imkansız geliyor bana.
Sizden ricam sorularımı önerilerinizle cevaplandırmanız. Eğer aklınızda hakkımda kötü bir düşünce uyandırdıysam: henüz çok genç olduğumdandır. Ben sadece gelecek hakkında görüşlere sahip olmak ve yararlı şeyler yapmak istiyorum.
İlginiz ve sabrınız için şimdiden çok teşekkürler...