14 Oca 2008
Chavez yenildi mi?
Latin Amerika sağının dikkatleri Venezuela'da...
Yenilgi muhalefeti umutlandırmadı
Kökeni Latin Amerika ve Afrika yerlilerine dayanan, öğretmen bir ailenin 6 çocuğundan biri olarak büyüyen ve mesleği askerlik olan Hugo Chavez, ulusal-sol bir ideolojiyi savunuyor. İktidar serüveni darbe ve halk hareketiyle birbirine geçmiş durumda. Kendi petrolünden yalnızca yüzde biri ile yetinen sağ iktidarlardan bu yana Chavez çok şeyi değiştirdi.
Chavez'in daha kapsamlı, 'devrim' niteliğindeki anayasal değişiklikleri, parlamento yerine halk oyuna sunması Latin Amerika'da bir dönüm noktası oluşturuyor. Chavez'in referandumda yüzde 51.1'e karşın yüzde 49.9'la aldığı yenilgi ülkedeki ve bölgedeki sağ muhalefeti umutlandırmaya yetmedi. Tartışılan bir diğer konu ise referanduruma katılımın düşük olması...
Uzun bir süredir "Arka Bahçe"de yeni bir toplum şekilleniyor. Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, asi kıtanın damarlarındaki "başkaldırı" virüsünü yeniden canlandırarak, halkın bütün katmanlarıyla yönetimine katılabildiği, temsil edilebildiği, ekonomik değerlerini, kurumlarını denetleyebildiği daha katılımcı bir demokrasi inşa etmeye çalışıyor. Kimilerine göre yeniymiş gibi gösterilmeye çalışılan ama dünya tarihi boyunca varolagelmiş emek-sermaye çatışmalarının bir başka sürümü olan bu hareket, elitistlerin zenginleştiği, geri kalanların fakirleştiği "küreselleşmeyi ve serbest rekabeti" tümüyle reddediyor. ALCA'ya karşı ALBA projesiyle, Latin Amerika ve Karayipler'de "katılımcı" birlikteliği hedefleyen Chavez, Irak'taki savaş karşıtı tutarlı muhalefeti, Filistinlilere verdiği destekle de dışa dönük çabalar sergilemekte.
Venezuela, bağımsızlığını 1821 yılında Simon Bolivar önderliğinde İspanyol sömürge yönetimine karşı verilen mücadele sonucu kazandı. Bununla birlikte son 150 yıldır, bir çok Latin Amerika ülkesi gibi, doğal ve insan kaynaklarının ABD tarafından sömürülmesi sonucu adeta bu ülkenin uşağı haline geldi. 20. yüzyılın ikinci yarısında, dünyanın beşinci büyük petrol üreticisi Venezuela'da, neoliberal politikaların uygulanması sonucu ülkedeki yoksulluk oranı hızlı bir şekilde arttıyalnızca yirmi yıllık bir süre içerisinde yoksulluk oranı yüzde 33'ten (1975) yüzde 70'e (1995) yükseldi. Devlet petrol şirketi ve yabancı petrol şirketleri arasındaki usulsüz antlaşmalar Venezuela'nın petrol gelirlerinden yalnızca yüzde 1'lik bir pay almasına neden oldu üstelik ülkenin siyasetine hakim olmuş iki partili sistemin de bu adaletsiz petrol antlaşmalarında imzası bulunmakta.
CHAVEZ'İN SERÜVENİ
Öğretmen bir anne ve babanın altı çocuğundan biri olan Chavez, 28 Temmuz 1954 yılında Sabaneta, Baritas'ta doğdu. Chavez, 'melez' kökenlidir: "Baba tarafından yerli (Amerindian) ve Afrika kanını taşımaktayım ve bundan gurur duyuyorum. Benim için yerli olmak halkımızın ve ülkemizin en derin ve en hakiki köklerinin bir parçası olmak demek" yorumunu yapıyor. 17 yaşında Askeri Akademi'ye kaydoldu; arkadaşlarıyla birlikte "Bolivarianizm" olarak adlandırdıkları sol-milliyetçi bir doktrin geliştirdiler. 1975'te, 17 yıl hizmet vereceği orduya teğmen olarak katıldı. 1977 yılında ordunun oynadığı rolden hoşnut olmayan Chavez ayrılmaya karar verdi fakat komünist bir akademisyen, Douglas Bravo, tarafından kalması ve sol adına gizlice çalışması için ikna edildi: "O'ndan çok etkilendim ve ordudan ayrılmaktan vazgeçtim. Sivil-asker işleyişinin ideolojik anlamını ve gizli olarak örgütlenebilmenin olanaklarını keşfettim" 1982 yılında Chavez diğer üç subay arkadaşıyla 'Bolivarci Devrimci Hareket-200 (MBR-200)' adında bir örgütlenme kurdu. 2 Şubat 1989 yılında Carlos Perez devlet başkanlığı görevini devraldı. Fakat, ülkenin çoğunluğunu oluşturan yoksul kesimin yaşam koşullarını iyileştirmeyi vaat ettiği politikalardan vazgeçerek 16 Şubat'ta IMF yapısal uyum programını yürürlüğe koydu. Böylece neoliberal ekonomi reformları hayata geçirilmeye başlandı; yabancı şirketlerin kârlarının yüzde 100'ünü kendi merkezlerine transfer etmelerine olanak sağlandı. Enflasyon yüzde 87'ye ulaştı, reel ücretler yüzde 40 geriledi, işsizlik yüzde 14'e ulaştı, kamu harcamaları kesildi, emekçi sınıfın aleyhine kanunlar çıkarıldı. Karakas'ın yoksul insanları, ekonomik krizin yükünü sırtlarına yükleyen bu kararlara karşı seslerini yükselttiler. Ordu tarafından bastırılan bu halk ayaklanması sonucu yaklaşık 5000 kişi öldürüldü. Sokaklarda tuzağa düşürülmüş yığınlarca ceset bulundu. 'El Caracazo' hareketi olarak bilinen bu olay Venezuela halkının zihinlerine kazındı ve bu cinayetlere ilk elden tanık olmuş ordu içindeki bazı kesimleri daha da radikalleşmeye iterek Bolivarcı Devrimci Hareket'in tekrar dirilmesini sağladı. 90'lı yıllarda Venezuela ekonomisi çöküşün eşiğindeydi ve halkın çoğunluğu Carlos Perez'in dikta yönetiminden bıkmıştı. Chavez bir grup silah arkadaşıyla Perez'e karşı 1992 Şubat ayında askeri bir isyan gerçekleştirdi: "Hükümeti devirmeye ve bir Anayasa Kongresi toplamaya yönelik stratejik bir planımız vardı... Amacımız sivil-asker birlikteliğini tesis etmekti; bu her zaman böyledir. İşçi sınıfının katılımı sağlanmıştı... İsyan gününde, bütün halkın, işçisiyle ve askeriyle sokaklara dökülerek silaha sarılacağını hayal etmiştik." Ama olaylar bu şekilde gerçekleşmedi. İsyancılar bazı kilit şehirleri ele geçirdiler fakat Miraflores Başkanlık Sarayı'ını ele geçiremediler ve Devlet Başkanı Perez kaçmayı başardı. Chavez teslim olma pazarlığı yaptıktan sonra Savunma Bakanlığı'ndan canlı yayınla ülkeye çağrıda bulundu. Onu ulusal bir lider haline getiren "sorumluluğu ben alıyorum... şimdilik" sözlerini bu konuşmada kullandı. Bu darbe girişiminde 45 yaşında bir Yarbaydı ve bu darbeden dolayı diğer 100 subay arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Hapiste Chavez ve subay arkadaşları meydan okuyan tavırlarını sürdürdüler, ordu üniformalarını giymeye devam ettiler ve dışarıyla iletişimlerini kesmediler: "Hapis bir tür okul gibidir; çelik gibi bir ruhunuz olur, inançlarınız güçlenir, sezgileriniz derinleşir." Chavez hapsedildi fakat halkın gözünde ulusal kahraman ilan edildi. Başkan Perez bütün saygınlığını kaybetmişti, kamu fonlarını kötüye kullanmaktan yargılandı ve 1993 yılında başkanlıktan azledildi. Halefi Başkan Rafael Caldera, halkın baskısını dikkate alarak, Chavez ve subay arkadaşlarını serbest bıraktı. Chavez değişimi demokratik siyasal hareketle sağlamaya karar verdi ve 1995'te "Anayasa Kongresi, şimdi!" sloganıyla bir kampanya başlatarak ülkeyi dolaştı.
SÖZLERİNİ TUTTU
1998 Başkanlık seçimlerine katılmak için 1997 yılında 'Beşinci Cumhuriyet Hareketi (MVR)' adlı bir parti kurdu. Venezuela'nın kaynaklarını yoksul vatandaşlara aktaracağını vadederek 1998 yılında yüzde 56 ile başkan seçildi. İlk icraati yeni bir demokratik anayasanın yürürlüğe girmesini sağlamaktı. Yeni anayasa sosyal adaleti öne çıkartıyor, insan haklarının kapsamını genişletiyor ve demokratik yükümlülüklerin yeni biçimlerini getiriyordu. Chavez sözlerini tuttu, başkent Karakas ve diğer şehirleri çevreleyen gecekondu mahallelerinde yaşayan yoksulların durumunda önemli iyileşmeler sağlayacak uygulamaları tek tek hayata geçirmeye başladı. Yoksul kesime parasız eğitim imkanlarını getirdi; sağlık klinikleri kurarak yoksulların sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmasını sağladı. Bush yönetimi Chavez'e karşı düzenlenmesi planlanan bir askeri darbe için sağ kanat siyasi partilere ve medyaya milyonlarca dolar fon sağladı. Bu güçler 2002 yılında Chavez'i bir askeri darbeyle devirdi ve hapsetti. Karakas'ın milyonlarca yoksul insanı bu duruma seyirci kalmadı ve bir araya gelip 48 saat sonra Chavez'i tekrar başkanlık koltuğuna oturttu. Muhalefet yine boş durmadı. Bu sefer ülkenin kapitalist sınıfı Aralık 2002'de başta gıda ve petrol sektörü olmak üzere Venezuela ekonomisini felç edecek bir grev düzenledi. Bu lokavt tam 64 gün sürdü ve Venezuela ekonomisine yaklaşık 4 milyar dolara mal oldu. Muhalefetin bundan sonraki taktiği, Chavez'in başkanlık süresi sona ermeden önce kendi adayını başkanlık koltuğuna getirtmek maksadıyla bir referandum talebinde bulunmaktı. 15 Ağustos 2004'te referandum yapıldı ve muhalefet tekrar hezimete uğradı. O günden beri Chavez ve O'nu destekleyen 5 partili koalisyon bütün yerel ve ulusal seçimlerden zaferle çıktı. En son kazanılan zafer, 3 Aralık 2006 seçimleriydi. Chavez, Venezuela tarihinin en büyük seçmen katılımının gerçekleştiği bu seçimden oyların yüzde 62'sini alarak tekrar başkanlığa seçildi.
Chavez hükümeti, Amerikan Devletleri Organizasyonu'nda yer alan ABD'ye karşı, Küba ile dostluğunu güçlendirerek ve OPEC'teki petrol üreticisi ülkelerin etkinliğini arttırarak kafa tuttu. Bu durum petrol fiyatlarına istikrar getirdi ve yüksek petrol gelirleri Venezuela'nın sosyal programlarına gereken fonları sağlamaya yardım etti.
HIZLI DEĞİŞİM
Chavez, ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan fakat bağımsızlıktan sonraki iki yüzyıl boyunca toplumun bir çok sektöründen dışlanmış yerli Amerindian ve Afrika etnik kökenli vatandaşlarının haklarını savundu. Venezuela hâlâ geçmişteki sömürgeci İspanyol kökünden gelen insanların egemenliği altında. Bununla birlikte Bolivar Hükümeti'nin, önceden dışlanmış ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş, nüfusun çoğunluğunu oluşturan bu insanlara yönelik iktisadi ve sosyal kanalları açmaya başlaması ülkedeki bu olumsuz durumu hızla değiştirmektedir.
Chavez şu an bu halkçı devrimini derinleştirmeye çabalamakta. "21. Yüzyıl Sosyalizmi'' adı altında Chavez, halkın yönetime, yerel ve parlamento seçimleriyle bir kaç yılda bir oy kullanarak katıldığı temsili demokrasi yerine toplumun her sektöründe vatandaşların yönetimini ve denetimini sağlayacak bir tür "katılımcı demokrasi'' inşa etmeye çalışmakta.
Venezuela hükümeti, işçilerin eşit oranda mülkiyeti altında bulunan yaklaşık 200.000 kooperatifin kurulmasına önayak oldu, yerel toplum organizasyonlarını ulusal meclisle birleştirerek kamu yönetiminin bir çok katmanında bu organizasyonların etkinliğini arttırmaya yönelik çalışmalar yaptı.
2 Aralık 2007'de 1999 Anayasası'nda yapılması planlanan 69 değişiklik referanduma götürüldü ve Chavez, 1998'de iktidara geldiğinden beri ilk defa "teknik olarak" seçim kaybetti; Oyların yüzde 50.1'i hayır, yüzde 49.9'u evet çıktı! Çalışma saatlerini kısaltan, sosyal güvenlik sisteminin dışında olan birçoklarını sisteme dahil edecek olan vb. birçok maddenin yanında, Devlet Başkanı'nın görev süresini uzatan, gerektiğinde tüm yetkileri kendisinde toplayan başka maddeler de vardı.
Karakas sokaklarının altını üstüne getiren, "Sonun Başlangıcı" diye sloganlar atan ABD destekli Chavez karşıtları zafer çığlıkları atarken şunları gözden kaçırmaktalar;
* Chavez'in referandumu az bir farkla kaybetmesi, taraftarlarının büyük ölçekli çekimserliklerinin sonucuydu. Seçmenlerin yüzde 44'ü evlerinde oturdular. Neden? Öncelikle bunun gerekli bir referandum olduğunu ne anlamışlar ne de kabul etmişlerdi. Çalışma haftalarına ve diğer toplumsal reform önerilerine ilişkin düzenlemeler, mevcut parlamento tarafından rahatlıkla yasalaştırılabilirdi. Anahtar mesele, hükümetin başının (Avrupa'nın pek çok ülkesinde olduğu gibi) seçimine ilişkin sınırlandırmaların kaldırılması ve "sosyalist bir devlet"e yönelinmesi idi. Bu ikincisine ilişkin olarak halk tabanı düzeyinde yeterli münazara ve müzakere söz konusu olmadı.
* Bir diğer hata, önerinin bir blok olarak, tamamını kabul etmek ya da etmemek şeklinde oylanmasında gösterilen ısrardır. Eğer her bir öneri için ayrı ayrı oylama imkanı tanınmış olsa, bazı önerilerin kabul edilecek olması kuvvetle muhtemeldir. Bu, Bolivarcıları, halk tabanı düzeyinde örgütlü münazara ve müzakerelerle daha etkin bir kampanya yürütmeye zorlayabilirdi (Fransız solunun tartışmayı kazanmak için yaptığı ve AB Anayasasına karşı kazandığı gibi). Seçmenleri görmezden gelmek her zaman bir yanılgıdır ve bunu en iyi Chavez bilir.
Anayasa yenilgisi, hiç kuşkusuz Venezuella muhalefetini ve Latin Amerika sağını güçlendirecek; ama bu zaferin kendilerine başkanlığı getireceğini hayal etmek, onlar açısından tam bir ahmaklık olur. Eğer yenilginin dersleri anlaşılırsa, kazanacak olan Bolivarcılardır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder