AKP’nin, “Osmanlıca”yı temel eğitimde zorunlu ders olarak müfredata sokma zorlaması, konuyu hemen gündeme yerleştirdi.
Osmanlıca da
günümüzde Sümer Dili, Latince gibi pratik kullanım karşılığı güncel hayatta pek
olmayan ve neredeyse akademik bir dil durumundadır. Bu durumdaki diğer diller
gibi Osmanlıca ya ihtiyacı olanlar da, üniversite öncesinde özel eğitim
kurumları veya yabancı dil okullarından ya da akdemik seviye de
üniversitelerden eğitim alabilir. Bu eğitimleri almanın önünde bir engel de
yoktur.
Türkçe dışında
bir başka dilin temel eğitimde zorunlu ders olmayıp, pratik karşılığı yaygın
olan yabancı dillerin seçmeli ders olması gerekmektedir.
Bu aşamada bazı
rakamlar vermek faydalı olur.
1897 tarihli
Osmanlı İstatistik Yıllığına göre, bu tarihte okuryazarlık %10.5 oranındayken
1927‘de yapılan nüfus sayımında bu oranın çok fazla değişmediği, %10.7 oranında
kaldığı görülmektedir.
1928 yılında harf devrimiyle okuryazar sayısı sıfıra düşmüş,
bundan yedi yıl sonra, 1935 yılında okuryazarlık oranı %19.25‘e ulaşmıştır. Kısacası
1897 ile 1927 arasında Arap yazı sisteminin kullanıldığı 30 yıl boyunca %0.2
oranında artan okuryazarlık, Latin harflerinin kabul edildiği 1928‘den sonraki
yedi yıl içinde %19.25 oranında artmıştır. Bu tarihlerden sonra da okuryazarlı oranının
düzenli bir biçimde arttığı görülmektedir. Okuryazarlık oranlarındaki bu artışın
nedeni, sadece yazı sistemindeki değişiklik olmasa da özellikle 1928-1935
arasındaki artışın nedenleri arasında Türkçe yazı sisteminin saydamlaşmasının
önemli bir katkısının bulunduğu açıktır. Harf Devrimi sonrasında okuma yazma
oranları, 1935’te, %20.4 ve 1950’de %33.6, 1960’da, %39.5 ve 2008’de %85.71’e
ulaştı.
1928 yılında
Latin harflerinin kabulüne kadar yoğun olarak süren, sonrasında da kısmen devam
eden tartışmalarda, Arap harflerinin öğretilmesindeki zorluk dile getirilmiş,
bu zorluğun nedeni olarak da sesbirimlerle, sesbirimleri gösteren harf ya da
harf bileşiminden oluşan yazıbirimler arasındaki uyumsuzluğa vurgu yapılmıştır.
Dillerin yazı sistemlerinde, tam bir yazıbirim-sesbirim örtüşmesinden söz etmek
olanaklı olmamasına karşın, farklı farklı yazı sistemlerindeki saydamlığın derecelendirilebilir
nitelikte olduğu savından yola çıkarak Arap
ve Latin alfabelerine dayalı yazı sistemleri, saydamlık bakımından karşılaştırılmıştır.
Türkçenin Latin
alfabesine dayanan bugünkü yazı sistemi incelendiğinde, parçalarüstü sesbirimlere,
<ğ> harfine ve ödünçleme sözcüklere ilişkin kimi durumlar dışında, her
bir sesbirimin yazıbirimlerle tümüyle örtüşür durumda olduğu görülmektedir.
Türkçenin Arap alfabesine dayanan yazı sisteminde ise ünlüleri gösteren
yazıbirimlerin, Türkçedeki ünlüleri karşılayacak sayıda olmaması, aynı
yazıbirimin birden çok sesbirimle ve tek bir sesbirimin birden çok yazıbirim
ile etkileşim içinde bulunması saydamlığın Latin alfabesine göre çok daha düşük
düzeyde olduğunu göstermektedir.
Arap alfabesine
dayalı Türkçe yazı sisteminde sözcüklerdeki harf sayısı ortalamasının Latin
yazı sistemindekine göre daha düşük olduğu açıktır.
Latin alfabesine
dayalı bugünkü yazı sisteminde harf-sesbirim eşlemesinin %95.33 oranında tam
olarak gerçekleştiği, buna karşın Arap alfabesine dayalı yazı sisteminde bu
oranın %21.14 olduğu görülmektedir.
Saydam yazı
sisteminin bir dilin sesbilimini de içeren sözcük tanıma işlemini kolaylaştırdığı
varsayımından yola çıkarak yapılan çalışmalarda, saydamlığın okuma güçlüklerinin
önemli etkenlerinden biri olduğu ileri sürülmüştür.
Tek etken olarak
öne sürmek olanaklı olmasa bile Latin alfabesine geçişle yazı sisteminde gerçekleşen
saydamlığın yazı sisteminin değişimi sürecinde okuryazarlık oranlarına
yansıdığını varsaymak olanaklıdır.
Hal böyleyken ve AKP'nin
bir siyasal islam ve karşı devrim projesi olduğu gerçeğinden de yaklaşarak, Osmanlıca'nın 'zorunluluk' olarak temel
eğitime sokulması, gericileştirme ve daha önemlisi aydınlanmanın, her ne
kaldıysa, kazanımlarını topyekün yok edip kendi insanını yaratma işinin bir parçasıdır.
Mecburi din dersleri, karma eğitimin sonlandırılması gibi gericiliğe alet
edilen bir durumdur bu Osmanlıca öğrenme zorlaması.
Osmanlıca da
öğrenilmelidir ve öğrenmek isteyenlere imkan da sunulmalıdır. Ama temel
eğitimde körpecik beyinlerin öncelikle öğrenmesi gereken anadilleri olan
Türkçe'dir. Yetişkin olduklarında neye inanacaklarına neyi konuşacaklarına
kendileri karar vermelidir.
Kaynak : Elifbâdan
Alfabeye, İki Yazı Sisteminde Yazıbirim-Sesbirim Etkileşimi, Özgür Aydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder