14 Ara 2014

Kurumsallaşan Osmanlıca..


AKP’nin, “Osmanlıca”yı temel eğitimde zorunlu ders olarak müfredata sokma zorlaması, konuyu hemen gündeme yerleştirdi. 

Osmanlıca da günümüzde Sümer Dili, Latince gibi pratik kullanım karşılığı güncel hayatta pek olmayan ve neredeyse akademik bir dil durumundadır. Bu durumdaki diğer diller gibi Osmanlıca ya ihtiyacı olanlar da, üniversite öncesinde özel eğitim kurumları veya yabancı dil okullarından ya da akdemik seviye de üniversitelerden eğitim alabilir. Bu eğitimleri almanın önünde bir engel de yoktur.
Türkçe dışında bir başka dilin temel eğitimde zorunlu ders olmayıp, pratik karşılığı yaygın olan yabancı dillerin seçmeli ders olması gerekmektedir.

Bu aşamada bazı rakamlar vermek faydalı olur.

1897 tarihli Osmanlı İstatistik Yıllığına göre, bu tarihte okuryazarlık %10.5 oranındayken 1927‘de yapılan nüfus sayımında bu oranın çok fazla değişmediği, %10.7 oranında kaldığı görülmektedir. 
 1928 yılında harf devrimiyle okuryazar sayısı sıfıra düşmüş, bundan yedi yıl sonra, 1935 yılında okuryazarlık oranı %19.25‘e ulaşmıştır. Kısacası 1897 ile 1927 arasında Arap yazı sisteminin kullanıldığı 30 yıl boyunca %0.2 oranında artan okuryazarlık, Latin harflerinin kabul edildiği 1928‘den sonraki yedi yıl içinde %19.25 oranında artmıştır. Bu tarihlerden sonra da okuryazarlı oranının düzenli bir biçimde arttığı görülmektedir. Okuryazarlık oranlarındaki bu artışın nedeni, sadece yazı sistemindeki değişiklik olmasa da özellikle 1928-1935 arasındaki artışın nedenleri arasında Türkçe yazı sisteminin saydamlaşmasının önemli bir katkısının bulunduğu açıktır. Harf Devrimi sonrasında okuma yazma oranları, 1935’te, %20.4 ve 1950’de %33.6, 1960’da, %39.5 ve 2008’de %85.71’e ulaştı.

1928 yılında Latin harflerinin kabulüne kadar yoğun olarak süren, sonrasında da kısmen devam eden tartışmalarda, Arap harflerinin öğretilmesindeki zorluk dile getirilmiş, bu zorluğun nedeni olarak da sesbirimlerle, sesbirimleri gösteren harf ya da harf bileşiminden oluşan yazıbirimler arasındaki uyumsuzluğa vurgu yapılmıştır. Dillerin yazı sistemlerinde, tam bir yazıbirim-sesbirim örtüşmesinden söz etmek olanaklı olmamasına karşın, farklı farklı yazı sistemlerindeki saydamlığın derecelendirilebilir nitelikte olduğu savından yola çıkarak  Arap ve Latin alfabelerine dayalı yazı sistemleri, saydamlık bakımından karşılaştırılmıştır.

Türkçenin Latin alfabesine dayanan bugünkü yazı sistemi incelendiğinde, parçalarüstü sesbirimlere, <ğ> harfine ve ödünçleme sözcüklere ilişkin kimi durumlar dışında, her bir sesbirimin yazıbirimlerle tümüyle örtüşür durumda olduğu görülmektedir. Türkçenin Arap alfabesine dayanan yazı sisteminde ise ünlüleri gösteren yazıbirimlerin, Türkçedeki ünlüleri karşılayacak sayıda olmaması, aynı yazıbirimin birden çok sesbirimle ve tek bir sesbirimin birden çok yazıbirim ile etkileşim içinde bulunması saydamlığın Latin alfabesine göre çok daha düşük düzeyde olduğunu göstermektedir.
Arap alfabesine dayalı Türkçe yazı sisteminde sözcüklerdeki harf sayısı ortalamasının Latin yazı sistemindekine göre daha düşük olduğu açıktır.

Latin alfabesine dayalı bugünkü yazı sisteminde harf-sesbirim eşlemesinin %95.33 oranında tam olarak gerçekleştiği, buna karşın Arap alfabesine dayalı yazı sisteminde bu oranın %21.14 olduğu görülmektedir.

Saydam yazı sisteminin bir dilin sesbilimini de içeren sözcük tanıma işlemini kolaylaştırdığı varsayımından yola çıkarak yapılan çalışmalarda, saydamlığın okuma güçlüklerinin önemli etkenlerinden biri olduğu ileri sürülmüştür.

Tek etken olarak öne sürmek olanaklı olmasa bile Latin alfabesine geçişle yazı sisteminde gerçekleşen saydamlığın yazı sisteminin değişimi sürecinde okuryazarlık oranlarına yansıdığını varsaymak olanaklıdır.

Hal böyleyken ve AKP'nin bir siyasal islam ve karşı devrim projesi olduğu gerçeğinden de yaklaşarak,  Osmanlıca'nın 'zorunluluk' olarak temel eğitime sokulması, gericileştirme ve daha önemlisi aydınlanmanın, her ne kaldıysa, kazanımlarını topyekün yok edip kendi insanını yaratma işinin bir parçasıdır. Mecburi din dersleri, karma eğitimin sonlandırılması gibi gericiliğe alet edilen bir durumdur bu Osmanlıca öğrenme zorlaması.

Osmanlıca da öğrenilmelidir ve öğrenmek isteyenlere imkan da sunulmalıdır. Ama temel eğitimde körpecik beyinlerin öncelikle öğrenmesi gereken anadilleri olan Türkçe'dir. Yetişkin olduklarında neye inanacaklarına neyi konuşacaklarına kendileri karar vermelidir.

Kaynak : Elifbâdan Alfabeye, İki Yazı Sisteminde Yazıbirim-Sesbirim Etkileşimi, Özgür Aydın



Hiç yorum yok: