17 Mar 2019

Sosyalist Küba icin Komünizmi cikardik



Küba Devriminin 60.yılına selam olsun!
 Küba’dan, devrimin 60. Yılı kapsamında Türkiye’ye gelen konuklardan, Juan Carlos Marsan Aguilera, Küba Komünist Partisi Merkez Komite üyesi ve Uluslararası İlişkiler Sekreter Yardımcısı ile Küba’yı, sosyalizmi, Küba’nın meselelerini ve Türkiye ile olan ilişkileri değerlendirdik.  Sayın Aguilera, mühendislik eğitimi almış, uluslararası politik ilişkiler konusunda yüksek lisans yapmış deneyimli bir politikacı.

Sayın Aguilera, Küba Anayasasından komünizmin çıkartılması Türkiye ve Dünya’da çok tartışıldı. Küba neden böyle bir değişiklik yapma ihtiyacı duydu.
Bu konu Küba’da da çok tartışıldı. Şu anda yapmakta olduğumuz sosyalizmi kurma süreci başlı başına zor bir iş ve bizim daha önce sahip olduğumuz bazı tarihsel referanslar başarısızlığa uğradı. Raul Castro’da sosyalizmi kurmanın henüz tanımadığımız ve keşfetmemiz gereken bir süreç olduğunu söyledi. Dolayısı ile sosyalizmi kurmak bizim için bir hedefken, komünizmi kurmak bundan çok çok daha uzak bir hedef. Şu andaki anayasa taslağı, Küba’nın sosyalist karakterinin altını bir defa daha çiziyor. Dolayısı ile hedef ve ideallerden vazgeçmemiz sözkonusu değil. Komünizme ait bütün referanslar, partinin tüzüğünde, programında korunuyor.

Neden daha önceki Anayasada veya Fidel döneminde bu değişiklik yapılmadı da bugün yapılıyor?
Şu anda ki anayasa 1976’da, sosyalist bloğun ayakta, hedeflerin de bambaşka olduğu bir koşulda yapıldı. Ben şu andaki teklifin günümüz koşullarına uygun yapıldığını söyleyebilirim. Yeni kuşakların önündeki tehditleri algılamalarına ve onlara cevap vermeye yardımcı olacak bir anayasa bu.

Küba’nın sağlık, özellikle kanser tedavisinde, kamu sağlığı uygulamalarında ne kadar başarılı olduğunu biliyoruz. Küba’da kanser tedavisi hizmeti almak isteyenlere ne önerirsiniz? Türkiye’de sağlık turizmi adı altında Küba’ya tedaviye götürüp mağdur olan var ya da Küba ile direkt temasa geçip başarı ile tedavi olan vatandaşlar var.
Küba sağlık ve bioteknoloji alanlarında çok ciddi yol almış bir ülke. En büyük kazanımlarımızdan birisi de kansere karşı mücadele ve kendi bulduğumuz aşılar ile ilgili. Bu konuda iki yöntem var. Birincisi, Küba bu konuda çok açık. Doğrudan tedavi almak isteyenler Küba’daki enstitüler ile bireysel olarak temasa geçebilirler. İkinci yöntem ise hükümetler arasında ikili anlaşmalar yapmak ve bu ilaçların doğrudan Türkiye’ye getirilerek tedavilerin doğrudan burada yapılması. Benim burada olmamın bir amacı da, iki ülke arasında iki halkın da çıkarına olacak bazı anlaşmalara Küba’nın açık olduğunu bir kez daha dile getirmek. Bunlar uzun süreçler fakat önemli olan bunu biran önce başlatmak.

Ekonomik politikalardaki bazı değişimlerden sonra uygulamaya giren özel işletmeler, örneğin pansiyon evler, sahiplerine önceye göre daha çok gelir edinme fırsatı verdi. Bu tür işletmeleri işletme şansına sahip olmayan Kubalilarla işletme sahiplerinin elde ettikleri gelir arasında bir fark oluşuyor mu? Oluşuyorsa bu bir sınıfsal farklılığın doğmasına yol açtı mı? Küba bu gelir eşitsiliğini dengeleyecek ne tür önlemler alıyor?
Özellikle sorunun ikinci kısmına dair bir çalışma var. Bizim gündemimizdeki en önemli konu, özellikle devlet sektöründe çalışan kesimin maaşlarını yükseltmek. Ama bunun için siyasi irade yetmiyor. Aynı zamanda ekonomik kaynak lazım. Kaynakları arttırmak için de gücümüzü arttırmaya çalışıyoruz. Bu konuda yürütülen çalışmaların başlıca ilgi alanı sanayi. Sanayi alanında çalışanların büyük çoğunluğu, maaşlarının dışında, şirketin elde ettiği gelirden de pay alıyorlar. Bundan sonuç aldığımızı da söyleyebilirim. Bu modeli uyguladığımız işletmelerde işçilerin aylık geliri iki katına çıkmış durumda. Maaşlarda yapılacak düzenleme başka meseleleri çözmeden tamamlanacak bir konu da değil. Örneğin hala ikili para sistemi ile devam ediyor olmamız. Halkın gelir seviyesini arttırıcı bir çalışma var ama bu bütünlükçü bir çalışma. Ülkenin bütün sorunlarını aynı anda ele alıp, hepsini gözeterek yapılması gereken bir çalışma bu. Küba’daki iş gücünün %80’i devlet sektöründe. Devlet şirketleri ekonominin başlıca motor gücü. Bu yüzden partinin ve bütün devlet kuruluşlarının en önemli gündem maddesi ekonomik meseleleri çözmek. Bu konuda çok fazla çaba sarfediyoruz.

Türkiye’nin Küba ile 20 Milyon USD ihracat, 13 Milyon İthalat hacmi var. Bu oldukça ufak bir miktar. Bunun az olmasını neye bağlıyorsunuz? Artması için her iki ülkenin üzerine düşenler nedir?
Bende aynı şeyi düşünüyorum, ekonomik ilişki seviyesi çok düşük. Yapılması gereken şu; (1) Birbirimizi daha iyi tanımak, (2) Birbirimize olanakları daha iyi anlatabilmek, (3) Özellikle Türkiye’de ki iş insanlarına Küba’da ki iş olanaklarını ve nasıl yapacaklarını iyi açıklamak. Bu yıl içinde Küba Dış Ticaret Bakan Yardımcımızın da olduğu bir heyet Türkiye’yi ziyaret etti. İstanbul ve Ankara’da toplantılar yapıldı, biz Küba’da ki iş olanaklarına dair sunumlar yaptık. Her Kasım ayında Havana’da bir ticaret fuarı yapıyoruz buradaki Türkiye’nin temsiliyetinin de artması gerekiyor. Bir yandan ABD Ablukası bütün bu finansal ilişkiyi kısıtlıyor. Yine de iki taraf karşılıklı adım atabilir. Bizim de, Küba’nın Türkiye’ye sunacak olanaklarını anlatmamız gerekiyor, sağlık gibi, turizm gibi. Haftada 3 defa Küba’ya uçan Türk Hava Yollarını çok önemli buluyoruz. Küba’nın eğitim ve sağlık hizmetlerini ihraç etmek gibi çok önemli deneyimleri de var. Hem Küba hem de Türkiye halkında birbirine karşı çok samimi bir dostluk hemen göze çarpıyor. Bu benim ikinci ziyaretim ve bunu her geldiğimde hissediyorum. Özetle iki tarafın da birbirini çok daha iyi tanıması gerekiyor.

2014’de Obama ile başlayan ve normalleşme sürecine giren Küba-ABD ilişkileri var. Aynı zamanda 2014-2016 arasında da Küba ile iş yapan 49 uluslararası şirkete, Ablukayı ihlalden milyar dolarlara varan cezalar da kesildi. Bunun nasıl bir normalleşme olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Obama sonrasında, Trump yönetimi ile ilişkiler nasıl değişti? Eğer 2020’de Trump yeniden seçilirse bu normalleşme nereye dönüşür?
17 Aralık 2014’de Obama Hükümeti ile Küba, ilişkilerin normalleşme sürecini başlattı. Ablukanın Küba’daki sosyalist düzeni çökertmeye dair başarısız bir uygulama olduğunu herkes bilmesine rağmen hala ısrarla devam ettiriliyor. Kimi başlıklarda adımlar atıldı ama Obama Hükümetinin bunları olumluya çevirmes kapasitesi yoktu. Bazı başlıklarda, hem Küba hem de ABD’nin çıkarına olanlar da, olumlu gelişmeler de oldu. Fakat şu anda ki ABD hükümeti ile bu süreç kesintiye uğradı. Bu yılın Haziran ayında imzalanan bazı uygulamalarla bu süreç neredeyse Obama öncesine kadar geri geldi. Ayrıca Küba’ya sürekli saldırganlık içeren bir söylem dönemine geri dönülmüş durumda. Küba ve ABD arasındaki ticareti kısıtlayan adımlar atıldı. ABD vatandaşlarının Küba seyahatlerine engeller çıkarıldı. Bir ABD vatandaşının gitmek için devletinden izin alması gereken tek ülke Küba! Biz hep şunu söyledik, ilişkilerin normalleşmesi için biz hep açığız. Aramızdaki farklara rağmen, uygar olarak bir arada yaşamayı öğrenmemiz lazım. Normal bir ilişkinin birinci koşulu da ablukanın derhal kaldırılması. Bu çok açık olarak bir suç, bir halkı cezalandırma yöntemi. Üstelik uluslararasında meşru olmayan bir politika. Bütün dünya bu ablukayı red ediyor. Küba halkının seçtiği kişi ve kurumlara ait yıkıcı bütün faaliyetler durmak zorunda. Bu vesile ile bizimle dayanışma içinde olan bütün dostlara ve hareketlere de teşekkür etmek isterim.

Röportaj: Cüneyt Göksu


Hiç yorum yok: